Okuma Süresi: 5 dakika
Konuşmacı: Sinan TAVUKCU

ABD’de 6 Ocak 2021 tarihinde yaşanan Capitol baskınından sonra pek çok analist olan biteni sorgulamaya başladı. Anket şirketleri toplumun nabzını ölçmeye çalıştı. ABD toplumu üzerinde yapılan araştırmalar, bu olayın ABD içinde derin bir toplumsal krizin bulunduğunu ve Capitol olayının söz konusu krizin dışa yansıması olduğunu gösterdi.

Hemen her araştırmacının vardığı ortak sonuç şuydu. ABD içinde toplum, birbirinden nefret eden ve uzlaşmaya yanaşmayan iki kesime bölünmüştü. Yaklaşık eşit orandaki bu ayrışma tam bir düşmanlığa ve kutuplaşmaya, birbirini yok edilmesi gereken düşmanlar olarak görme noktasına gelmişti.

Toplum içinde “duygusal kopuşlar” mevcuttu. Bir tarafta Hristiyan milliyetçisi ve beyaz üstünlükçü ideolojiye inananlar diğer tarafta ötekiler. Hristiyan milliyetçiliği ve beyaz üstünlükçü talepler Trump’çı Cumhuriyetçilerin hakim siyasi çizgisini temsil ediyor.

ABD’de halkın sisteme ve kurumlara güveni en alt seviyede

ABD’de sık sık yapılan anketlerde, halkın Federal hükümete, seçim sistemine, adalet sistemine, medyaya inançlarının son derece düşük olması sistem için alarm zilleri çaldıracak düzeyde. ABD halkı büyük oranda kurumlara, bilhassa Federal Hükümete, Kongreye güvenini kaybetmiş görünüyor.

Eylül 2023’te yapılan bir PEW araştırmasına göre, oy verme yaşındakilerin; %63’ü ülkelerinin siyasi sisteminin geleceğine güvenmediğini, %86’sı Federal Hükümete, %72’si Kongre’ye güven duymadığını ifade etmişti.

Yine, 2023 yılı PRRI (Kamu Dini Araştırma Enstitüsü) anketine göre, Amerikalıların %77’si ülkenin yanlış yöne gittiğine, %22’si ülkenin doğru yöne gittiğine inanıyor.

Aşırı sağ, Federal Hükümeti ve destekçilerini savaşılacak hainler olarak görüyor

Toplumun ayrışan bir kesimi olan “Hristiyan milliyetçisi” ve “beyaz üstünlükçü” ideoloji taraftarları; ABD hükümetlerinin, sosyalist tek bir dünya hükümeti (Yeni Dünya Düzeni) yaratmaya çalışan bir yapıyla gizlice işbirliği yaptığına, federal hükümet ve Yeni Dünya Düzeni’nin Amerikalıları savunmasız hale getirdiğine, Amerikalıların Yeni Dünya Düzeni’ne köle edileceğine inanarak federal hükümete karşı silahlı mücadeleyi savunuyor.

Hıristiyan milliyetçiliği; ABD’nin Hıristiyan bir ulus olduğunu ve bu nedenle ülke yasalarının Hıristiyan değerlerine dayanması gerektiğini iddia eden bir dünya görüşü.

PRRI/Brookings araştırmasına göre Amerikalıların %10’u kendilerini Hıristiyan milliyetçiliğinin taraftarı olarak görüyor, yaklaşık %19’u bu görüşlere sempati duyduğunu söylüyor. Söz konusu ankete göre, Hıristiyan milliyetçiliği taraftarlarının yarısı Hıristiyan değerlerinin toplumda yaşatılması için otoriter bir lider fikrini desteklediklerini bildiriyor.

2017’de ortaya çıkan “QAnon Komplo Teorisi” bahsettiğimiz Amerikan sağını derinden etkiledi. Teoriye göre; ABD, şeytana tapan bir grup pedofilin oluşturduğu bir derin devlet tarafından yönetiliyordu, küresel bir seks ticareti operasyonu yürüten bu çete ABD hükümetini, medyayı ve finans kurumlarını kontrol etmekteydi. ABD’de işler o kadar yolundan çıkmıştı ki, gerçek Amerikan vatanseverleri bu çeteden ülkeyi kurtarmak için şiddete başvurmak zorunda kalabilirlerdi. QAnon taraftarlarına göre sapık elitleri süpürmek ve ülkenin gerçek liderini geri getirmek için bir “fırtına” yaklaşıyordu.

Bu teoriye ciddi oranda inanalar oldu. 26-29 Mart 2022 tarihleri arasında gerçekleştirilen YouGov anketine göre, Cumhuriyetçilerin % 49’u ve Trump seçmenlerinin yüzde 52’si Demokratların çocuk seks ticareti çeteleri işlettiğine inanıyorlardı. İşin açıkçası 2023 sonunda gizlilik kararı kaldırılan Epistein fuhuş dosyasının açılmasıyla ortaya saçılan isimler QAnon iddiasının komplo olmadığını ortaya koydu.

Toplumsal ayrışmalar halkı eyaletler arası göçe de sevk etti

Kürtaj Yasası, silahların sınırlandırılmasına dair talepler sebebiyle görüldüğü üzere, Cumhuriyetçi eyaletlerde yaşayan Demokratlar demokrat eyaletlere taşınırken Cumhuriyetçiler için tersi söz konusu oldu. Partizanlar, değerleri itibariyle kendilerini ait gördükleri, güvende hissettikleri eyaletlere doğru göç ediyordu.

Şiddete müsamaha eğilimi güçlendi

ABD toplumunda, şiddete müsamaha, gerekiyorsa düşman kabul edilen tarafa karşı şiddete başvurulması gerektiği görüşü zamanla güçlendi. PRRI anketinde, Amerikalıların neredeyse dörtte biri (%23) “işler yolundan saptığı için gerçek Amerikan vatanseverlerinin ülkemizi kurtarmak için şiddete başvurmak zorunda kalabileceği” seçeneğini onayladı. 330 milyonluk nüfusa sahip ülkede 76 milyon kişinin bir iç savaşa zihnen hazır olması korkunç bir durum. Bu oran 2021’deki %15 civarındaydı. Ankete göre Cumhuriyetçilerin üçte biri şiddeti ülkeyi kurtarma aracı olarak desteklerken, bağımsızlarda bu oran %22, Demokratlarda ise %13.

ABD’de halen hükümet karşıtı ve aşırılık yanlısı olan, sayıları yüz binleri bulan yüzlerce silahlı milis gruplarının varlığı, bu ülkede ciddi bir silahlı çatışmanın alt yapısının bulunduğunu gösteriyor.

Toplumda iç savaş beklentisi

Anketör John Zogby tarafından yapılan 2021 Ulusal Anketinde bir iç savaş ihtimali konusunda yöneltilen sorularla Amerikalıların bir iç savaş beklentisi şöyle tespit edilmişti:

– Genel olarak bir iç savaş beklentisi; %46 bir iç savaş muhtemel, %11 bir iç savaş olmayacağından emin değil, %43 bir iç savaş muhtemel değil.

-Yaş itibariyle iç savaş beklentisi; genç insanların % 53’ü, yaşlıların % 31’i.

-Coğrafi olarak bir iç savaş beklentisi; Güney’de yaşayanların %49’u, Orta/Büyük Göller bölgesinde yaşayanların % 48’i, Doğu’da yaşayanların %39’u.

Yerleşim yeri itibariyle bir iç savaş beklentisi; Büyük şehirlerde yaşayanların % 55’i, banliyölerde yaşayanların %36’sı.

Etnik olarak savaş çıkacağını düşünenler; Beyazların % 43’ü, Hispaniklerin % 53’ü, Afrikalı Amerikalıların % 49’u.

330 milyonluk halkın elinde yaklaşık 500 milyon ateşli silahın bulunması, hem sağda hem solda binlerce üyeye sahip milis grupların varlığı bu beklentiyi destekliyor.

ABD İstihbarat Topluluğu’nun 2023 Mart ayında yayınlanan 2023 Yılı Tehdit Değerlendirme Raporu’nda, beyazların üstünlüğünü savunanlar, Naziler ve diğer ırkçı gruplar gibi taraftarları olan, ırksal veya etnik temelli şiddet içeren aşırı gruplar Amerikalılar için “en ölümcül tehdit” olarak değerlendirildi.

Rapora göre “Bu milis grupları toplumun çökmek üzere olduğuna, bir hayatta kalma savaşı çıkacağına inanıyor ve buna hazırlanıyorlar.”

Güvenliği kim sağlayacak?

Bir iç savaş ihtimali söz konusu olduğunda bu savaşı kimin önleyeceği sorusu cevapsız kalıyor. Zira, ulusal muhafızlar ve polis içerisinde çok sayıda beyaz üstünlükçü ve ırkçı ideolojiye sempati duyanlar mevcut. Asker ve polisin politize olması, ideolojik kamplaşmalar ABD gibi büyük bir nüfusa sahip geniş bir kıtada güvenliğin Ulusal Muhafızlar ve polis eliyle sağlanmasını imkansız kılıyor. Elde bir tek deniz piyadeleri kalıyor.

2024 seçimleri ve beklenen derin devlet tasfiyesi

PRRI araştırmasına göre, ankete katılan Amerikalıların yüzde 75’i “2024 başkanlık seçimlerinde Amerikan demokrasisinin geleceğinin risk altında olduğu” konusunda hemfikir.

Söz konusu ankette, seçimlerin adil olmayacağına inananların oranı %61’e ulaşmış durumda. ABD’de seçimi kim kazanırsa kazansın kaybeden taraf hile yapıldığı gerekçesiyle seçim sonuçlarını tanımayacak. Seçmenlerin %86’sı “Cumhuriyetçiler ve Demokratlar sorunları çözmekten çok birbirleriyle savaşmaya odaklanmış durumdalar.” görüşünde.

Zaten Cumhuriyetçilerin beklenen başkan adayı Donald Trump Kasım seçimlerini bir savaş olarak ilan etmiş durumda. 2023 Mart’ında yaptığı konuşmada bu seçimin “son savaş” olduğundan bahsederek:
“Derin devleti temelden yıkacağız. Savaş tacirlerini kovacağız. Küreselcileri kovacağız. Komünistleri kovacağız. Adalet sistemimizi daha önce hiç olmadığı kadar silah haline getiren seçilmemiş bürokratları ve gölge güçleri kovacağız. Ülkemizden nefret eden siyasi sınıfı defedeceğiz. Ve insanları yeniden bu ülkenin yönetimine getireceğiz. Ve Amerika’yı bu hainlerden ve alçaklardan sonsuza dek kurtaracağız.” sözleriyle iş başına gelir gelmez geniş çaplı bir tasfiye yapacağını ilan etmişti.

Trump’ın kazanması halinde Beyaz Saray yönetiminin otoriterleşeceğine, bürokraside Demokrat Parti destekçileri başta olmak üzere küreselci bilinenlerin hain yaftasıyla sistemden tasfiye edilip cezalandırılacağına ABD’de çoğu kimse inanıyor.

Halen, Trump yanlısı gruplar (Heritage Foundation, Claremont Institute and Center gibi), 2016 seçimlerindeki hazırlıksızlıklarından ders alıp iktidarı devraldıklarında atanacak kendilerine sadık, vatansever kadroların hazırlığını şimdiden yapıyorlar. Heritage Foundation, “Proje 2025” adını verdikleri bir hazırlık çalışması ile (muhafazakar örgütlerden oluşan geniş bir koalisyonu gerçekleştirmek üzere) personel veri tabanı ve bunların eğitimini kapsayan ilk180 günlük bir taktik kitabı oluşturdu.

Trump iktidarında toplum içinde beyaz ve Hristiyan olmayan vatandaşlara ayrım ve baskı yapılacağı siyahiler, spanikler, Asyalılar, Müslümanlar başta olmak üzere önemli bir kitlenin ikinci sınıf muameleye tabi tutularak dışlanacağı beklentisi yaygın.

Otoriter yönetimi kabullenmek istemeyen Demokratların, dışlanacağı düşünülen kesimlerle ittifak halinde, seçim sonuçlarını kabul etmeyeceği, despotizme boyun eğmeme, demokrasi adına direnme söylemiyle çatışmayı göze aldığı, sosyal medyadan görülebiliyor. Karşı tarafı destekleyecek ANTİFA gibi geniş katılımlı örgütler de bulunuyor.

Trump seçilirse göçmen karşıtı politikaların sertleşeceği, sınır çatışmalarının ortaya çıkacağı ve sayıları 12 milyonu bulan göçmenlere baskıların artacağı tahmin ediliyor

Kategoriler: Yazılar