Hollanda, 19 Aralık 2022 günü resmi olarak köleci geçmişinden ve köle ticaretinden özür dilerken aynı gün toplanan Belçika parlamentosunda, sömürge döneminde milyonlarca insanın ölümüne sebep olan uygulamaları sebebiyle Kongo’dan özür dileme görüşmeleri Liberaller ve Hristiyan Demokratların oturumu terk etmeleriyle tamamlanamadı.
Son yıllarda, Avrupa’nın sömürgeci, katliamcı ve köle ticaretiyle lekeli geçmişiyle yüzleşmesi, hükümetlerin özür dilemesi ve mağdurların torunlarına tazminat ödenmesi talepleri gündemden düşmüyor.
Afrikalı Hristiyan halkların baskısı karşısında Papa II. John Paul, 1992’de kilisenin kölelikteki rolü için özür dilemek zorunda kalmıştı.
Temmuz 2008’de ABD Temsilciler Meclisi, atalarının maruz kaldığı kölelik nedeniyle Afro-Amerikan halkından özür dileyen “194 kararını” kabul etti. Özür, köleliğin ABD Anayasası tarafından resmen yasaklanmasından yaklaşık 143 yıl sonra gelmişti. 18 Haziran 2009’da ABD Senatosu da benzer bir kararı kabul etti.
Almanya, yaşananları soykırım olarak kabul ettiği 2015 yılından bu yana, Namibya ile Onarıcı Adalet Anlaşması müzakereleri yürütmeye başladı.
Danimarka, 2018’de 17. yüzyılın ortalarından 19. yüzyılın ortalarına kadar sömürgeleştirdiği Gana’dan özür diledi.
2020 yılında zencilere yönelik polis şiddetinin sebep olduğu “Black Lives Matter” (Siyahların Hayatı Değerlidir) hareketinin ABD’nin birçok yerinde ırkçılık ve polis şiddetine karşı güçlü protesto gösterileri ve kampanyalar düzenlemesi, Avrupa’da da Afrika sömürge geçmişiyle yüzleşme çağrılarını yükseltti.
Nitekim 2020 yılında Belçika’da, ‘Belçika’nın sömürge geçmişiyle yüzleşmek, onunla uzlaşmaya çalışmak ve neden olunan acıyı gidermek için önlemler almak’ misyonuyla Kongo’nun Geçmişiyle İlgili Özel Parlamento Komisyonu kuruldu.
2021 yılında, Hollanda İçişleri Bakanlığı tarafından konunun araştırılması için Geçmiş Kölelik Diyaloğu Danışma Kurulu oluşturuldu.
Belçika hariç diğer ülkeler, geçmişlerinde sebep oldukları mezalimlerden dolayı “özür” dilerlerken Belçika sadece “pişmanlık” beyanıyla yetindi. Ama hiçbirisi mağdurların torunlarının tazminat taleplerine sıcak bakmadı.
Avrupa’nın sıcak gündeminde olan özür tartışmalarına ilişkin olarak; Almanya, Belçika ve Hollanda’da yaşananlar bu yazımızın konusunu teşkil etmiştir.
Almanya’nın sömürgeci geçmişi ve “özür” dilemesi
Namibya, Berlin’in sömürgesi olduğu 1884-1915 yılları arasında “Alman Güney Batı Afrikası” olarak adlandırılmıştı. Daha sonra 75 yıl Güney Afrika’nın idaresinde kalan ülke 1990’da bağımsızlığını kazandı.
Almanların yaptığı soykırım, yerli halkların işgalci Almanların topraklarına ve hayvanlarına el koymasına karşı ayaklanmasıyla 1904’te başladı. Alman Güney Batı Afrika sömürge yönetimindeki birliklerin komutanı olan Lothar von Trotha, Ekim 1904’te ayaklanmacılara karşı soykırım emri verdi. Herero ve Nama halkları çöle sürüldü. Topraklarına geri dönmeye çalışanlar ya öldürüldü ya da toplama kamplarına gönderildi. Soykırımda kaç kişinin öldüğü tam bilinmiyor. Ancak, tarihçiler Herero halkından 65.000-80.000 kişi, Nama halkından 10.000-20.000 kişi olmak üzere ölü sayısının 100 bin civarında olduğunu söylüyor.[1] Soykırımda Hereroların yüzde 75’inin, Namaların da yarısının öldüğü tahmin ediliyor…
Soykırımdan kurtulan bazı Hereroluların yakınları 2001’de Alman Hükümeti ve iki Alman şirketine bir Amerikan mahkemesinde toplam 4 milyar dolarlık tazminat davası açmıştı.
Almanya, yaşananları soykırım olarak kabul ettiği 2015 yılından bu yana Namibya hükumeti ile Onarıcı Adalet Anlaşması müzakereleri yürütmeye başladı. Namibya Cumhurbaşkanı Hage Geingob 2020 Ağustos ayında yaptığı açıklamada; Alman müzakere heyetinin “tazminat” sözcüğünü kullanmaktan kaçınarak “yaraların sarılması” ifadesinde ısrar etmesini kabul edilemez diye niteledi.[2]
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas 28 Mayıs 2021’de yaptığı açıklamada, 1884 ile 1915 yılları arasında yaptıkları katliama ilişkin Namibya ile beş yıldır süren müzakereler sonucu varılan anlaşmayı övdü ve açıklamasında, “Bu olaylara bugünden itibaren, bugünün perspektifinden, resmi olarak soykırım diyeceğiz, Almanya’nın tarihi ve ahlaki sorumluluğu ışığında, Namibya’dan ve mağdurlardan bizi affetmelerini isteyeceğiz” ifadelerini kullandı.[3]
Maas ayrıca, ülkenin yeniden inşası ve gelişimi için 1.1 milyar euro’luk mali destek programı başlatacaklarını, 30 yıllık bir sürede dağıtılacak fondan öncelikli olarak Herero ve Nama halklarının akrabalarının faydalanacağını, bu ödemenin “resmi tazminat talebi yolunu açmadığını” da açıkladı.
Ancak, Herero ve Nama halklarını temsil eden örgütler, Almanya’nın kalkınma için ülkeye vereceği yardımın tazminat olmadığını söyleyerek anlaşmanın halklara ihanet olduğu yönünde tepkiler verdiler.[4]
Namibya Cumhurbaşkanı Hage Geingob, 1904-1908 yıllarında yaklaşık 100 bin kişinin öldürüldüğü soykırım için Almanya’nın yaptığı tazminat teklifini reddettiklerini açıkladı. Geingob Almanya’nın teklif ettiği tazminatın miktarını açıklamadı. Ancak, Deutsche Welle (DW), teklif edilen miktarın 10 milyon euro olduğunu duyurdu.[5]
Namibya muhalefeti, işlenen mezalimin ortak deklarasyonda “bugünün bakış açısıyla soykırım” olarak nitelenmesine karşı çıkıyor, soykırımın açık ve yasal olarak tanınması gerektiği, zulmün “yalnızca ahlaki ve siyasi anlamda kabul edilmesinin” kendileri tarafından kabul edilemeyeceği konusunda ısrar ediyorlar.
Trans-Atlantik Köle Ticareti Veritabanından yaygın olarak kabul edilen tahmine göre, yaklaşık12,5 milyon kişinin Afrika’dan köle olarak ihracatı gerçekleştirilmişti. Bazı araştırmacıların tahmini, 20 milyon kadar insanın köle ticaretine maruz kaldığı yönünde. Yine bazı hesaplamalara göre, kölelerin yakalanması sırasında direndiği için öldürülenler, kötü şartlar altında aylar süren gemi yolculuğu sırasında yaşanan ölümler hesaba katıldığında ihracatın yapıldığı merkeze varan köle sayısı ancak 1/3 oranındadır. Dolayısıyla, direndiği için öldürülenler, yolda ölenler ve sağ olarak köle ticaretine konu edilen Afrikalıların sayısı muhtemelen 50 milyonu (bazı iddialara göre bu sayı 100 milyon) geçmektedir.
Bu dönemde, köle ticaretini yaygın olarak yapan ülkeler; İngiltere, İspanya, Portekiz, Fransa, Hollanda, Danimarka ve İsveç’tir. Afrika’dan getirilen kölelerin %38’i Brezilya, %17’si İngiliz Karayipleri, %17’si Fransız Karayipleri, %17’si İspanyol Amerikası, %6’sı Kuzey Amerika ve %6’sı da Hollanda, Danimarka ve İsveç Karayipleri’nde istihdam edilmişti.[10]
İngiliz hükümeti, 1833’te Britanya kolonilerinde köle sahipliği kaldırıldığında “mallarını” kaybeden köle sahibi yaklaşık 3.000 aileyi tazmin etmek için 20 milyon sterlin ödedi. Bu rakam, Hazine’nin yıllık harcama bütçesinin yüzde 40’ını temsil ediyordu. Bugünün rakamlarıyla hesaplandığında, yaklaşık 16,5 milyar sterline eşittir.[11] Köle sahiplerine bu ödemeleri yapan İngiltere, kölelere tazminat olarak bir sent bile vermedi. İngiltere’nin köleliği kaldırması elbette ki insan hakları sebebiyle değildi, sanayi devriminin yol açtığı makineleşmeden dolayı emek gücüne olan ihtiyaç azalmıştı. Köle ticaretinin en büyük günahını taşıyan İngiltere, köleliği kaldırmasını bir erdem olarak dünyaya sunmayı da becerdi.
Artık, Afrikalı köleleştirilmiş insanların torunları tazminat istiyorlar. Trajedinin özür dileme, pişmanlık ve tarihsel hataların tanınması kelimeleri ile geçiştirilmesini yeterli bulmuyorlar. Kölelik ve ırk ayrımcılığından kaynaklanan psikolojik ve maddi hasarları onarmak, ırksal servet ayrımını kapatmak, sadece kölelerin değil nesillerinin de köleleştirildiği 400 yıl boyunca hırsızlık ve vahşetle, siyahların hayatı pahasına Batının biriktirdiği servetten paylarını almak istiyorlar.
Öte yandan, Afrikalı devletler de sömürge döneminde Afrika’dan gasp edilen malların değerini ve ırkçılık yoluyla Afrika’ya verilen zararların tazminini talep ediyorlar. 2001 yılında Güney Afrika’da düzenlenen “Duban Irkçılık, Irk Ayrımcılığı, Yabancı Düşmanlığı ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Dünya Konferansı”nda Afrika ülkeleri köle ticareti için ‘özür’ talep etti, ancak Avrupa ülkeleri bundan ‘pişman olduklarını’ belirtmekle yetindiler. Amerika ve Avrupa ülkeleri, özür dilemenin suçun kabulü anlamına gelecek olması sebebiyle yasal sonuçlar doğuracağından ve bir şekilde tazminat ödemeye zorlayacağından korkuyorlardı. Konferans’ta antisemitizmin öne çıktığını bahane eden Batılı ülkeler konferansı terk ettiler.
Afrika Dünyası Tazminat ve Ülkeye Geri Gönderme Hakikat Komisyonu’nun 1999’da Gana’da düzenlediği konferans neticesinde yayınlanan Akra Deklarasyonu’nda “köle ticareti ve sömürgeciliğe katılan ve bundan çıkar sağlayan Batı Avrupa ve Amerika’daki tüm uluslardan ve kurumlardan” tazminat talep edileceği açıklandı. Komisyonun hesabına göre tazminat tutarı faiz hariç toplam 777 trilyon dolardı.[12]
400 yıllık insan ticareti ve emeğinin sömürülmesine, Afrika zenginliklerinin talanına dayalı bir zenginlik ve refah inşa eden Batı dünyası, Afrikalı köleleştirilmiş insanların torunlarından özür bile dilemekten kaçınırken dünyanın kalanına insan hakları ayarı vermeye devam ediyor…
Dipnotlar
[1] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-57278343
[2] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53763761
[3] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-57278343
[4] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/almanya-namibyadaki-soykirimi-tanidi/2257029
[5] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53763761
[6] https://www.dunya.com/dunya/belcika-somurge-gecmisi-icin-ozur-dileyemedi-haberi-678175
[7] https://www.bbc.com/turkce/articles/cj7zm4vr7x5o
[8] Nathan Nunn, The long term effects of Africa’s slave trades. Quarterly Journal of Economics, 123(1): 139-176. https://scholar.harvard.edu/files/nunn/files/empirical_slavery.pdf
[9] Nurullah GÜR, Köle Ticareti ve Ekonomik Gelişme 92556 (dergipark.org.tr)
[10] A. Caner YENİDÜNYA, İnsan Ticareti ve Batının Unutmak İstediği Tarihi: Atlantik Köle Ticareti
[11] https://reparationscomm.org/reparations-news/britains-colonial-shame-slave-owners-given-huge-payouts-after-abolition/
[12] http://news.bbc.co.uk/2/hi/africa/424984.stm
*Bu yazı, 27 Aralık 2022 tarihinde SDE web sitesinde yayınlanmıştır.