Görünen o ki, Kahramanmaraş merkezli deprem sadece jeolojik bir hadise olarak okunmayacak.
Depremin jeofizik boyutundan belki daha fazla, yol açacağı jeopolitik ve stratejik etkileri daha çok konuşulmaya başlanacak.
Çünkü bu depremin tetiklediği sarsıntılar, küresel siyasette yeni fay hatları oluşturacak, çürük zemine inşa edilmiş bulunan küresel siyasi mimaride de değişikliklere yol açarak her olay ve olguyu çıkar odaklı değerlendiren modern küresel düzenin kurumlarını sarsarak çökertecektir.
Bununla ne demek istiyorum.
6 Şubat’ta yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli, 10 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin enkazı altında Türkiye olarak bir başımıza kalıp, kendi yaramızı kendimiz sarmak durumunda kalmadık.
Maruz kaldığımız deprem ve deprem dolayısıyla yapılan yardımlar bir haftadır dünyanın birinci gündemi oldu.
Türkiye’nin, deprem bölgesi için dördüncü seviye alarm ilan etmesinin ardından, dünyanın dört bir yanından deprem bölgesine, yabancı arama kurtarma ekipleri akın etti. İnsanlarımızı göçük altından çıkarmak için zamana karşı yarışan ekiplerin mevcudu günden güne arttı. İçinde kurtarma ekiplerinden, tıbbi personele, arama kurtarma köpeklerine kadar ne gerekiyorsa vardı.
10 Şubat itibariyle yabancı kurtarma ekipleri
Dışişleri Bakanlığı’nın 12 Şubat Pazar günü yaptığı açıklamaya göre, deprem bölgelerinde kurtarma faaliyetlerinde yer alan yabancı kurtarma görevlisi sayısı 10 bin 336’yı buldu.
Asya’dan, Avrupa’dan, Afrika’dan, Latin Amerika’dan hatta kuzey Amerika’dan insani yardımlar da yağmaya başladı. Ayni yardımları, sağlık malzemelerini depremzedelere ulaştırmak için devletler kara-hava-deniz köprüleri kurdular. Pek çok ülke sahra hastaneleri kurmak, çadır şehirler oluşturmak için harekete geçti.
Dünyanın her yerinde sivil kuruluşlar ve devletler nakdi yardımlar yaptılar, ilaveten yardım kampanyaları düzenlediler. Kimi ülkeler acımızı yaşamak için yas ilan ettiler.
Bu yardımlaşma sadece komşular arası ya da bölgesel bir yardımlaşmanın çok ötesindeydi.
Hala iç çatışmalarını yaşamakta olan Yemen’den Afganistan’a Libya’ya kadar, birbiriyle savaş halindeki Rusya’dan Ukrayna’ya kadar pek çok ülke, kıtlıkla yüz yüze Afrika ülkeleri imkanları ölçüsünde Türkiye için bir şeyler yapmak için seferber oldular. Acımızı paylaşmaya, yükümüzü hafifletme çabasına girdiler.
Türkiye’nin maruz kaldığı afet karşısında devletlerin ve halkların topluca seferber olduğu bu sahne dünyada çok nadir görülen bir durumdu.
Halbuki Türkiye’deki muhalefete göre Türkiye, dünyadan izole edilmiş, diğer devletler tarafından dışlanmış, kendi kabuğuna çekilmiş zayıf bir devletti.
Ancak deprem, birçok ezberi bozduğu gibi bu propagandayı da çöpe attı.
Bütün dünyanın zamanla yarışarak imkanlarını Türkiye için seferber etmesinin bir sebebi olmalıydı.
Bunun nedeni Türkiye’ye bir vefa borcunun ödenmesiydi.
Kerim devletimiz 1980’li yılların ortalarından bu yana, onlarca yıldır, dünyanın neresinde, hangi coğrafyasında acı var, dert varsa koşuyordu. Doğal afetler, savaş, yoksulluk ve toplumsal çatışmalar nedeniyle zor durumda kalan ülkelere yardımda bulunmayı insani bir görev ve uluslararası toplumun istikrarında önemli bir unsur olarak görüyordu. Bunu yaparken ırk, din, dil, cinsiyet farkı gözetmeksizin ihtiyaç duyulan yerlere, süratle ve imkânların elverdiği ölçüde insani yardım ulaştırmaya gayret ediyordu.
Başta Türk Kızılay’ı, AFAD, TİKA, Türkiye Diyanet Vakfı olmak üzere pek çok sivil toplum örgütümüz insani yardımlar alanında göğüs kabartıcı işler yapıyorlardı.
Türkiye, bir yandan ikili düzeydeki insani yardım faaliyetlerine devam ederken diğer yandan BM İnsani İşler Eşgüdüm Ofisi (OCHA), Dünya Gıda Programı (WFP) gibi uluslararası kuruluşlar aracılığıyla yaptığı yardımları uluslararası bir boyuta taşıyordu. 2014 yılından itibaren, OCHA’ya en fazla gönüllü bağış yapan ülkelerin yer aldığı ve OCHA’nın izlediği insani politikalara şekil vermeyi amaçlayan bir istişare mekanizması niteliğindeki OCHA Donör Destek Grubu’nun (ODSG) üyesi olarak küresel insani yardımlara yön veren ülkeler arasında yer almaya başladı.[1]
Ülkemizin yakın geçmişte yaptığı insani yardım faaliyetleri arasında; 2004 sonunda meydana gelen Güneydoğu Asya depremi, 2005’teki Pakistan depremi, 2006’da Lübnan’da yaşanan insani kriz, 2008 yılının sonunda patlak veren Gazze Krizi, 2010 yılında meydana gelen Haiti ve Şili depremleri ile Pakistan’da yaşanan sel felaketi, 2011 yılında meydana gelen Japonya depremi, 2013 yılında Filipinler’de meydana gelen tayfun, 2014 yılında Balkanlar’da meydana gelen sel felaketi ve Gazze’ye yönelik saldırı, 2015’de Nepal depremi ile Irak’taki çatışma kaynaklı insani kriz, 2015 ve 2016’da Yemen ve Libya’daki insani kriz ile 2016’da Makedonya’daki sel felaketi sonrasında gerçekleştirilen yardım operasyonları önemli yer tutmaktaydı.
Müteakip yıllarda da bütün dünyaya yönelik insani yardımlarımız artarak devam etti. Türkiye, 2017’de 8 milyar doları aşkın yardımla dünyada en çok insani yardım yapan ülke oldu.
2017 yılında Kolombiya ve Gürcistan’da, 2018 yılında Vietnam, Laos ve Endonezya’da, 2019 yılında Mozambik, Afganistan, Arnavutluk, Bangladeş, Bosna-Hersek, Burkina Faso, Cezayir, Cibuti, Çad, Etiyopya, Filistin, Gambiya, Güney Sudan, Gürcistan, Irak, İran, Kamerun, Kolombiya, Komorlar, KKTC, Lübnan, Moğolistan, Myanmar, Namibya, Nijer, OAC, Özbekistan, Pakistan, Somali, Sudan, Ürdün ve Yemen’de, 2020 yılında Afganistan, Arnavutluk, Bangladeş, Çad, Cibuti, Etiyopya, Filipinler, Filistin, Fiji, Güney Sudan, Kamboçya, KKTC, Kuzey Makedonya, Myanmar, Nijer, Özbekistan, Pakistan, Romanya, Somali, Tanzanya, Tunus, Ukrayna, Ürdün ve Yemen’de, 2021 yılında Bosna-Hersek, Fiji, Guatemala, Güney Sudan, Haiti, Hırvatistan, Honduras, Moğolistan, Mozambik, Panama, Saint Vincent ve Grenadinler, Tacikistan’da, 2022 yılında Afganistan, Brezilya, Irak, Madagaskar ve Pakistan’da meydana gelen sel felaketi, orman yangını, deprem, kasırga, yanardağ patlaması gibi doğal afetler nedeniyle nakdi ve ayni yardımlar gerçekleştirdi.
Türkiye, pandemi sürecinde Afrika’da 44, Avrupa’da 43, Asya’da 33, Amerika’da 22, Okyanusya’da 15 ülke olmak üzere toplamda 157 ülke ve 14 uluslararası kuruluşa tıbbi ekipman sağladı ve ayni yardım yaptı.
Türkiye’nin yurtdışına yıllık yardımları 2017’de 8.12 milyar dolar, 2018’de 8.61 milyar dolar, 2019’da 8.66 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2021 Küresel İnsani Yardım Raporu’na göre ülkemiz, 2020 yılında 0.7’lik BM hedefini aşarak Gayrı Safi Milli Gelirinin yüzde 0.98’ini (8,036 milyar USD) insani yardım için ayırdı ve 2015’ten beri sahip olduğu ‘dünyanın en cömert ülkesi’ konumunu devam ettirdi. 2020 yılında küresel çapta insani yardım tutarı olan 30,9 milyar doların yaklaşık ¼’ünü Türkiye tek başına karşılayarak ABD’nin ardından en fazla insani yardımda bulunan ülkeler sıralamasında ikinci sırada yer aldı. 2021 yılında Gayrısafi Milli Gelirinin % 0,86’sını (5,587 milyar USD) bu yardımlara tahsis eden ülkemiz yardım sıralamasındaki konumunu devam ettirdi.
Türkiye’nin dünya ölçeğinde insanların yardımına koşarken çıkar hesabı yapmadığını herkes görüyordu.
İşte yürütülen bu insani politika karşılıksız kalmadı.
Biz dara düştüğümüzde de insanlık bize koştu.
İşin özeti, uluslararası ilişkileri “çıkar” ile açıklayan dış politika teorileri ülkemizde yaşanan deprem felaketiyle çökmüş oldu.
Artık, devletler arasında çıkar değil insan odaklı, adalet ve merhamete, dayanışmaya dayalı yeni bir uluslararası ilişkiler zemini oluşmaya başladı.
Bundan böyle, BM üyesi diğer devletler üzerinde 5 ülkenin kurduğu hegemonyanın sürdürülmesine dayalı modern uluslararası sistemin devam ettirilmesi, bunu sağlamak üzere oluşturulan kurumların ayakta kalması mümkün olmayacaktır.
Eşref-i mahlûkat olan insanı izzet ve şerefine uygun şekilde yaşatmayı esas alan, adalet ve dayanışmaya dayalı yeni bir uluslararası sistemi konuşmanın zamanı gelmiştir.
[1] Türkiye´nin Uluslararası Acil İnsani Yardımları
https://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin_-insani-yardimlari.tr.mfa
*Bu yazı, 13 Şubat 2023 tarihinde SDE web sitesinde yayınlanmıştır.