Okuma Süresi: 5 dakika

3 Kasım 2020’de yapılan ABD başkanlık seçimini Joe Biden’e karşı kaybeden önceki başkan Donald Trump’ın destekçileri, seçimde hile olduğu, aslında Trump’ın seçimin galibi olduğu iddiasıyla yeni başkanı protesto etmek için 6 Ocak 2021’de ABD Kongre binasına silahlı bir baskın düzenlemişlerdi.

Bu baskının ardından Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında siyasi gerilim oldukça yükseldi, birbirlerine karşı nefret dili hakim oldu. 6 Ocak’ın sene-i devriyesine yaklaşırken pek çok analist, ABD’deki iç kırılma ve çatışmaların artık önlenemez hale geldiğini ve 2024 seçim sonuçları ne olursa olsun bu seçimden sonra ABD’de bir iç savaşın kaçınılmaz hale geleceğini yazdı.

Bu yazı ve analizler içerisinde belki de en dikkat çekici olanı ABD’nin 39. Başkanı Jimmy Carter’ın New York Times için kaleme aldığı “Demokrasimiz için korkuyorum” başlıklı makalesiydi.

Carter’in makalesi

Carter makalesinde; bir yıl önce, vicdansız politikacılar tarafından yönlendirilen şiddetli bir kalabalığın Kongre’yi basmasından bahsederek; bu ayaklanmanın, ABD demokrasisini tehdit eden zehirli kutuplaşmaya karşı ulusu şok ettiğini, “Seçimlerin çalındığı” yalanını destekleyenlerin bir siyasi partiyi ele geçirdiğini ve seçim sisteminde güvensizlik yarattığını belirtti. Carter;

“Bu güçler, Amerikalıları birbirine düşürmek için amansız dezenformasyon yoluyla güç ve etki uyguluyor.”

“Şimdi, küresel olarak başarmak için çok mücadele ettiğimiz, kendi güçlerini büyütmekten başka bir şey istemeyen güçlü politikacılar tarafından engellenmeyen özgür, adil seçim hakkının içeride tehlikeli bir şekilde kırılgan hale geldiğinden korkuyorum.”

Büyük ulusumuz şimdi genişleyen bir uçurumun eşiğinde. Derhal harekete geçilmezse, gerçek bir iç çatışma ve değerli demokrasimizi kaybetme riskiyle karşı karşıyayız. Amerikalılar farklılıkları bir kenara bırakmalı ve çok geç olmadan birlikte çalışmalı.” cümleleriyle ABD’nin içine sürüklendiği iç savaş ihtimaline dikkat çekip Amerikan halkına birlik çağrısı yaptı.

ABD’de toplumsal ayrışmanın nedenleri

6 Ocak olayları sebebiyle ABD’de en çok konuşulan konu; “Ülke çözülüyor mu, ABD ikinci bir iç savaşa doğru mu kayıyor?” sorularıydı.

Bu soruların cevabını arayan anketlerin sonucu ABD bakımından iç karartıcıydı.

Harvard Üniversitesi Kennedy Okulu Politika Enstitüsü tarafından 2021 yılında yapılan bir ankette genç Amerikalıların %52’si ülke demokrasisinin ya “başının belada” ya da “başarısız bir demokrasi” olduğunu işaretliyor, sadece %7’si ABD’de demokrasinin “sağlıklı” olduğunu belirtiyordu. İlginç şekilde, ankete katılan gençlerin üçte birinden fazlası, yaşamları boyunca ikinci bir iç savaş olacağına inanıyor.[1]

Anketör John Zogby tarafından geçen yıl yapılan 2021 Ulusal Anketi [2] Amerikalıların genel olarak yüzde 46’sının bir iç savaşın muhtemel olduğuna inandığını, yüzde 11’inin bir iç savaş olmayacağından emin olmadığını buldu. Bir iç savaş ihtimali görmeyenlerin oranı (%43)’te kalmıştı. İç savaş beklentisi genç insanlarda (%53), yaşlılarda (%31)’di. Coğrafi olarak bir iç savaş beklentisi içinde olanlar Güney’de (%49), Orta/Büyük Göller bölgesinde (%48), Doğu’da (%39)’du. Büyük şehirlerdeki insanların (%55)’i, banliyölerde yaşayan katılımcıların ise (%36)’sı ülkede bir iç savaş çıkacağını düşünmekteydi. Etnik bakımdan savaş çıkacağını düşünenler ise beyazlar (%43), Hispanikler (%53) ve Afrikalı Amerikalılar (%49)’du.

Bu kadar yüksek oranda bir iç savaş beklentisi, ABD’yi yakın bir tehlikenin beklediğini göstermektedir. Özellikle gençlerin ABD demokrasisine olan inançlarını yitirmesi (%52) ve savaş beklentisi (%53), ABD’nin geleceği için hakikaten umut kırıcı.

Peki, Amerikan toplumunu bir iç savaş beklentisine sokan ve “eşsiz demokrasi”lerine olan inançlarını yitirmelerine sebep olan neydi?

Cumhuriyetçilerin %77’si, seçimde hile yapıldığına inanarak Biden’ın başkanlığının geçerli olmadığını düşünüyor ve adil olmadığını düşündükleri federal sisteme güvenlerini yitirmiş durumdalar. Bu kabul, kendisini “gerçek Amerikan vatanseveri” olarak gören Cumhuriyetçiler için hakkını zorla alma ve ülkesini kurtarmak için şiddete başvurmayı meşrulaştırıyor. Okyanusun iki tarafında hakim olan Demokratlara karşı muhafazakar Cumhuriyetçiler ülkenin iç kısımlarında çoğunluğu teşkil ediyorlar.

Kendisini ülkenin asıl sahibi gören beyaz üstünlükçü grupların, ülkede diğer gruplara karşı statüsünü kaybetme korkusu, sayıları artan beyaz olmayan Amerikalılara işlerini kaptırmaları nefret duygusunu körüklüyor. Siyah ve Latinlerin sistem üzerindeki etkisi azaltmaya çalışıyorlar.

Silahlanmanın kontrol altına alınmasına, kürtajın serbest bırakılmasına karşı tepkiler dolayısıyla da toplum bölünmüş durumda. Covid 19’un tedavisinde federal hükümetin yetersizliği, bunun sebep olduğu iş ve gelir kaybı Demokrat hükümete olan öfkeyi körüklüyor.

6 Ocak değerlendirmesi yapanların sıkça görüşüne başvurduğu, “How Cıvıl Wars Start” kitabı yakında çıkacak olan Barbara Walter, siyasi partilerin giderek daha fazla ırk, din ve coğrafya çizgisinde bölündüğüne işaret ederek ABD’nin iç savaşının yaklaştığını açıklıyor.  İç savaşlarda isyancı grupların davranışları üzerine uzmanlaşan siyaset bilimi profesörü Walter’in yaklaşan ABD iç savaşına ilişkin tespitlerinden bazıları şöyle;

“Başka yerlerde belirlediğimiz istikrarsızlık uyarı işaretleri, son on yılda kendi topraklarımızda görmeye başladığım işaretlerle aynı”

“İç savaşların nasıl başladığını gördüm ve insanların gözden kaçırdığı işaretleri biliyorum. Ve bu işaretlerin burada şaşırtıcı derecede hızlı bir şekilde ortaya çıktığını görebiliyorum.”

“Bir sonraki savaş daha ademi merkeziyetçi olacak, ülkeyi istikrarsızlaştırmak için terörizm ve gerilla savaşını kullanan küçük gruplar ve bireyler tarafından verilecek, bu tür bir iç savaşa çoğu insanın düşündüğünden daha yakınız.”

Barbara Walter bir röportajında savaşı başlatacak olanları şöyle tarif ediyor: “İç savaşlar genellikle siyaset bilimcilerin ‘toprağın oğulları’ olarak adlandırdıkları gruplar tarafından başlatılır. Bunlar tarihsel olarak siyasi ve ekonomik olarak egemen olan, ancak ya güçlerini kaybetmiş ya da kaybedeceklerine inanan gruplardır. Bunlar kendilerini bir ülkenin meşru varisi olarak gören gruplar.

Umut kaybını besleyen şey, sistem içinde çalışmanın işe yaramadığı ve aslında hayatı daha da kötüleştirdiği duygusudur. İşte o zaman aşırılık yanlılarının sistemin dışında çalışmak için şiddete başvurduğunu görmeye başlarsınız.” [3]

ABD’de bir iç savaşın alt yapısı hazır durumda

Ötekinden nefret, kutuplaşma, korku ve paranoyanın hakim olduğu ortamlarda gerçeği yalandan ayırmak daima zorlaşır. Kişilerin korunma iç güdüsü ile hareket etmeye başladığı, aklın ve muhakemenin devre dışı bırakıldığı bu zaman iç savaş tehdidinde en tehlikeli durum olarak kabul edilir. Güvensizlik ve paranoya halinin ABD halkı arasında hızla yaygınlaştığı ve kamplaşmayı hızlandırdığı gözleniyor.

ABD’de bir iç savaş halinin göstergesi olarak sivil halk arasında ateşli silaha sahip olma isteği neredeyse tutku düzeyinde, çok ciddi boyutlara ulaşmıştır. Devletin tarafsız olacağına ve koruyucu olarak hareket edeceğine olan halkın güveninin sarsılması, bunu besleyen sosyal medya paylaşımları ve söylemler bu çılgın silahlanmayı körüklüyor. Sivillerin elinde 19,8 milyonu yarı otomatik olmak üzere toplam 434 milyon ateşli silah var ki, bu kişi başına 1,3 silah demek. [4]

Silah ve mühimmatın yanı sıra vücut zırhı taleplerinin 2020’den sonra çok fazlalaşması, insanlarda nefsi müdafaa duygusunun arttığını ve kolluk güçlerinin koruyuculuğuna olan güvenin azaldığını gösteriyor.

Diğer taraftan, hükümet karşıtı ve aşırılık yanlısı olan, sayıları yüz binleri bulan yüzlerce silahlı milis gruplarının varlığı, bu ülkede ciddi bir silahlı çatışmanın alt yapısının bulunduğunu ortaya koymaktadır. ABD sokaklarında devriye gezen bu paramiliter gruplar, ABD hükümetlerinin, sosyalist tek bir dünya hükümeti (Yeni Dünya Düzeni) yaratmaya çalışan bir yapıyla gizlice işbirliği yaptığına, federal hükümet ve Yeni Dünya Düzeni’nin Amerikalıları savunmasız hale getirdiğine, Amerikalıların Yeni Dünya Düzeni’ne köle edileceğine inanarak federal hükümete karşı silahlı mücadeleyi savunuyorlar. Bu hareketler aynı zamanda, ırkçı, göçmen ve Müslüman karşıtlığı ile de bilinmektedir. [5] Hedef olmak korkusuyla, bu paramiliter yapıları yasaklamaya yönelik ciddi bir teşebbüste görülmüyor. 

Güvenlik güçleri iç savaşı önleyebilir mi?

Amerika Birleşik Devletleri milyonlarca kilometrekareye yayılmış büyük bir ülke, sosyal medya çatışmayı körüklüyor ve halk ağır silahlanmış durumda. Peki taraflar arasında silahlı bir çatışmaya kim müdahale edecek ve önleyecek?

Polisin politize olduğuna ve aşırı sağın polis teşkilatına sızdığına dair ciddi iddialar seslendiriliyor.

Asker içerisinde de çok sayıda beyaz üstünlükçü ve ırkçı ideolojiye sempati duyanlar var. Kendisine “Bayrak Görevlileri 4 Amerika” adını veren 124 eski amiral, general ve diğer rütbeliler tarafından 12 Mayıs 2021’de yayınlanan mektupta, diğer hususların yanı sıra, halkın iradesini doğru yansıtan adil ve dürüst seçimler olmadığını iddia etmeleri bir kısım askerlerin Trump’a destek vererek politize olduklarının bir göstergesi olarak değerlendirildi.

Ordunun siyaseten bölünebileceği ve iç savaşın tarafları haline gelebileceği ihtimali askerler arasında ciddi bir kaygıya sebep olmuş durumda. Emekli 3 subayın yayınladığı bir bildiride (17 Aralık 2021), 2024 başkanlık seçimlerinin ardından ordunun tüm Amerikalıları tehlikeye atacak ölümcül kaos potansiyeli taşıdığından endişe edildiği vurgulanarak, “Kısacası: Bir dahaki sefere bir darbe olacağı düşüncesiyle iliklerimize kadar donuyoruz” denilmişti. Bildiride, siyasi liderler bir darbe girişimine hazırlanmak için “savaş oyunları” düzenlemeye çağırılmıştı.

Asker ve polisin ideolojik kamplaşmalar bir yana, ABD gibi büyük bir nüfusa sahip çok büyük bir kıtada güvenliğin Ulusal Muhafızlar ve polis eliyle sağlanması imkansız görülüyor.

Bir iç savaş tehdidi ABD’liler kadar Kanadalı uzmanların da gündemini işgal etmeye başladı. ABD’nin kuzeydeki sınır komşusu Kanadalılar bir Amerikan iç savaşının tetikleyeceği kuzeye doğru göçe karşı Kanada devletinin şimdiden tedbirler düşünmesi gerektiğini yazıp çizmeye başladılar.

Sonuç

Dünyanın en eski, sürekli demokrasisi olma iddiasında bulunan ve dünyanın her yerine ordusu ile güya “demokrasi” götüren ABD, 2020 Capitol olaylarından sonra bu iddiasını tamamen kaybetmiştir. ABD içinde yaşanacak muhtemel bir iç çatışma, rejim değişikliğini tetikleyecek ve demokrasilerini bir “anokrasi” (demokrasi ve otokratik bir devlet arasında bir yerde) haline dönüştürecektir.

Tabii, ABD’de yaşanması muhtemel böyle bir iç savaş bütün dünya denklemini de etkileyecektir. Kendi içine kapanan ABD, iç güvenliğini sağlamak için muhtemelen deniz piyadelerini topraklarına döndürmek zorunda kalacaktır. Bu durum, savunmasını ve çıkarlarını ABD korumasına ya da müttefikliğine bırakmış olan devletleri, bilhassa AB ülkeleri ve Asya-Pasifik’teki bazı ülkeleri güvenlik boşluğuna düşürebilecektir.

Bu boşluk ya yeni ittifaklarla doldurulacak ya da küresel iddiaları bulunan mevcut aktörler tarafından doldurulmaya çalışılacaktır. Kısaca, ABD içindeki hesaplaşmalar ABD hegemonyası dışına çıkan yeni bir dünya düzeninin yolunu kolaylaştıracaktır.

Dipnot

[1] https://iop.harvard.edu/youth-poll/fall-2021-harvard-youth-poll

[2] https://zogbyanalytics.com/news/997-the-zogby-poll-will-the-us-have-another-civil-war

[3] https://politicalviolenceataglance.org/2022/01/06/is-the-us-headed-toward-civil-war/

[4] https://www.guns.com/news/2020/11/17/data-us-has-434-million-guns-20m-ars-150m-mags

[5] https://www.adl.org/resources/backgrounders/the-militia-movement-2020

*Bu yazı 8 Ocak 2022 tarihinde SDE.org sitesinde yayınlanmıştır.

Kategoriler: Yazılar