24 Haziran’da yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi ile fiilen Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmiş oldu.
Devlet Bahçeli’nin sıklıkla tekrarladığı gibi, Türkiye Cumhuriyeti 3’üncü devresine giriyor. Bilindiği üzere, tek parti sisteminden 1950 yılında yapılan seçimle parlamenter sisteme geçilmiş, 16 Nisan 2017’de yapılan referandumla cumhurbaşkanlığı sistemine geçme iradesi ortaya çıkmıştır.
Başkanlık sistemine geçiş iradesinin Türkiye’nin muhafazakâr tabanının tercihine dayalı olduğu görülmektedir. 16 Nisan 2017 Referandumu ve 2014-2018 Cumhurbaşkanlığı Seçim sonuçlarının mukayese edilmesi bu tabanın konsolide bir taban olduğunu ortaya koymuştur.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin oylandığı 2017 Referandumunda “Evet” oyları %51,41, “Hayır” oyları ise % 48,59 olarak gerçekleşmiştir.
2014-2018 Cumhurbaşkanlığı Seçim sonuçları da, bu tespiti doğrulamaktadır. Taban, AK Parti’nin oy oranını aşacak şekilde Recep Tayyip Erdoğan’ın ismi etrafında, %51-53 aralığında kararlı hale gelmiştir.
ADAYLAR | 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi | 2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi |
Recep Tayyip Erdoğan | 51,79 | 52,61 |
Ekmeleddin İhsanoğlu | 38,44 | |
Selahattin Demirtaş | 9,76 | 8,04 |
Muharrem İnce | – | 30,8 |
Meral Akşener | – | 7,46 |
Temel Karamollaoğlu | – | 0,89 |
Doğu Perinçek | – | 0,2 |
Söz konusu muhafazakâr taban daha da genişleme potansiyeline sahiptir. Milletvekili genel seçimlerinin dört yılda bir yapılması ve cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmesinin oylandığı 2007 Halkoylamasında “Evet” oyları %68,95’e kadar ulaşmıştır.
24 Haziran seçimleriyle muhalefetin Cumhurbaşkanlığı sistemine itirazları ortadan kalkmış, parlamenter sisteme dönüş talepleri konuşulmaz olmuştur. Muhalefetin cumhurbaşkanı adayları göstermesi, en büyük muhalif parti CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin seçildiği takdirde teklifte bulunacağı başkan yardımcılarını açıklaması, bu kabullenmenin ifadesi olarak tezahür etmiştir.
Başkanlık modeli, prensip olarak iki partili bir sisteme dayanmaktadır. Bu seçimde ortaya çıkan Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı, bir bakıma ikili sistemin ilk uygulamaları olarak dikkat çekti. Ancak, HDP’nin ittifakların dışında bırakılmasıyla, ister istemez 2,5 partili bir sistem ortaya çıktı. CHP’nin HDP’nin barajı aşması için taraftarlarına oy verdirmesi, milletvekilliği seçimlerinde HDP’ye oy veren tabanın bir kısmının cumhurbaşkanlığı seçiminde Demirtaş’ın yanısıra Erdoğan ve İnce’ye de oy vermiş olması, iki partili sistemin oturabileceğinin işaretini vermektedir.
Bu sistemin en büyük faydalarından birisi, cumhurbaşkanının en az %51 oy oranı ile seçilecek olması dolayısıyla, dine ve dindarlara soğuk bakan sol muhalefetin kendisini değiştirmeye ve inançlara saygıyı vurgulamaya mecbur kalacak olmasıdır. Bu mecburiyet din ve inanç özgürlüğünün bir bakıma teminatı olacaktır. Muharrem İnce’nin seçim çalışmaları sırasında dini motiflerle konuşması, bu ihtiyacın fark edildiğini ve değişimi göstermektedir. Her ne kadar muhafazakar medya alaya alsa da..
Sistem, uyum yasaları ve uygulama sırasında ortaya çıkacak aksaklıkların giderildiği yasal düzenlemelerin yapılması ile rayına oturacak, milletvekilleri ve partilerin yeni sisteme adapte olmaları biraz zaman alacaktır.
Cumhurbaşkanlığı sistemi, yapısı gereği, yasamanın yürütmenin kontrolüne girmesini önleyici bir sistemdir. Bu sistem, milletvekillerini iş takipçisi durumuna düşüren parlamenter sistemin arızalarını gidereceği gibi, daha hızlı karar alan, uygulayan mekanizmaları ile Türkiye’yi 21.yüzyılda arzu ettiği hedeflere taşıyacaktır.
15 Temmuz’dan sonra tezahür eden Cumhur İttifakı ruhu ve Recep Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli işbirliği Türkiye’yi yeni bir sisteme başarıyla oturtmuştur. Bir kısım partililerin, parti menfaatlerini gözeterek bu işbirliğine muhalefet etmelerine rağmen, her iki lider kararlılıkla ittifakı sürdürmüş ve sistem değişikliğini gerçekleştirmişlerdir. Kendilerine teşekkür borçluyuz.
Yeni sistem milletimize hayırlı olsun.
*Bu yazı 26 Haziran 2018 tarihinde sde.org.tr sitesinde yayınlanmıştır.