Okuma Süresi: 10 dakika

1.Dünya Savaşı’nın henüz başlarında, 1915 yılı içerisinde, Bahriye Nazırı ve 4. Ordu Kumandanı Cemal Paşa’nın Ermeni Taşnak Cemiyeti’nin aracılığıyla (bazı kaynaklara göre Mısır’daki Amerikan diplomatlarıyla da bu konuyu görüşmüştür) ve Rusya’nın yardımıyla bir hükûmet darbesi planladığı ya da buna teşvik edildiğine dair çok sayıda belge vardır. Aynı zamanda Suriye Valiliğini de deruhte eden Cemal Paşa’ya ait olduğu iddia edilen proje, sadece hükûmeti devirmekle sınırlı değildi, Osmanlı hükümdarlığına son vermeyi de kapsıyordu.

Peter Hopkirik, İstanbul’un Doğusunda Bitmeyen Oyun adıyla tercüme edilen eserinde, Türk kamuoyunun çok fazla bilmediği bu darbe planını aşağıdaki gibi anlatmaktadır.[1]

“Gerek İstanbul’da gerekse Osmanlı İmparatorluğu’nun tümünde entrika, düzenin doğal bir gereğiydi. Bu dönemde de başka karanlık işler yürütülmekteydi. Ermeni kıyımının tırmanışa geçtiği 1915 Aralık ayında, Müttefikler’e[2] kıyımı durdurmak ve savaşı sona erdirmek için şaşırtıcı bir öneri sunuldu. Önerinin sahibi, o sırada Şam’da Türkiye’nin güney kanadını savunan orduların başında bulunan ve savaşı yürüten üçlüden biri olan Cemal Paşa’ydı. Cemal Paşa, Müttefiklerin askeri yardımıyla İstanbul’a yürümeyi, Enver Paşa’yı devirip Alman danışmanlarını tutuklamayı, Ermeni kıyımını durdurup Türkiye’yi savaştan çekmeyi önermişti[3]. Buna karşılık yeni Türkiye’nin sultanı olarak tahta çıkacak ve başkenti de Şam’a taşıyacaktı. İstanbul ile Boğazları bırakıyordu. Burası uzun zamandır Akdeniz’e bir çıkış yolu isteyen Ruslara verilebilir ya da uluslar arası bir komisyonun eline bırakılabilirdi. Cemal Paşa’nın devleti Asya Türkiyesi’ni, Suriye, Irak, Filistin ve Arap yarımadasını kapsayacaktı. Kendi egemenliğinde olmak üzere hem Ermenilere hem de Kürtlere kendi yurtlarında özerklik tanınacaktı.

Ancak, Ermeniler bütün bunları bedava elde edecek değillerdi; Antlaşmada Türkiye dışında yaşayan Ermenilerin büyük paralar ödemesi koşulu da yer almaktaydı. Bu paranın bir kısmıyla doğu Türkiye’de Ermeni kıyımı yapanlar satın alınacak, bunların kurbanları için yardımlarda bulunulacaktı. Paranın geri kalanı da, bütün bu düzenlemeyi yaptığı için, doğuda adet olduğu üzere Cemal Paşa’nın şahsına ödenecekti. Halklarının kalanını kurtarmak isteyen Ermeni liderler için bu pek ucuz bir bedeldi. Zaten Cemal Paşa’da Müttefikler’e bu gizli önerisini, St.Petersburg’da yüksek düzeyde ilişkileri olan bazı ileri gelen Ermenilere yapmış bulunuyordu.

Bu Enver ve Talat Paşalarla Sultan’a karşı büyük bir ihanetti. Ancak, Cemal Paşa zamanlamasını çok iyi yapmıştı. O sırada, İngilizler ve müttefikleri Gelibolu yarımadasındaki yenilgilerden sonra çekilmek üzereydiler. Cemal Paşa onlara büyük bir ayıptan kurtulma fırsatını verdiğinin bilincindeydi. İngilizler böylece Gelibolu felaketini mazur göstermeye çalışmayacakları gibi, bu anlaşma Mısır’a yönelik Türk tehdidini ortadan kaldıracak, oradaki askerlerini çekip Batı Cephesi’ne, Almanların üzerine sürebileceklerdi[4]. Ruslar da çok memnundular, oldum olası istedikleri İstanbul’a kavuşacaklardı. Onlar da Kafkasya’daki askerlerini, savaşın aleyhlerine devam ettiği Doğu Avrupa’ya kaydırabileceklerdi. Öneriyi tek reddeden ülke, 16. yüzyıldan beri sıkı bağlar kurduğu Suriye’yi isteyen Fransa oldu. Cemal Paşa’nın Fransızları sevip Almanlardan nefret ettiğini bilmelerine karşın, Müttefiklerin zaferi sonunda savaş ganimetleri olarak alabilecekleri bu ülkeyi ona kaptırmak istemediler.

Müttefiklerin Doğu’da bir zafer kazanmaları olasılığına karşılık, en azından kağıt üstünde Sultan’ın topraklarını paylaşmaya başlamış olmaları, Cemal Paşa’nın önerisini kabul edip etmeme konusunda bir sorun yaratmıştı. Rusya’nın savaşta kalma kararlılığını pekiştirmek için, 1915 Nisan’ında İstanbul ve Boğazların ve Türkiye’nin doğusunun St.Petersburg’a verilmesi gizlice kabul edilmiş bulunuyordu[5]. Ertesi ay, İtalyanları Türklere karşı savaş açmaya ikna etmek için Türkiye’nin güneyinde bir bölge de onlara ayrıldı[6]. Bu arada, İngilizler petrolü için Irak’a ve stratejik önemi nedeniyle de Kıbrıs ve Mısır’a göz dikmişlerdi. Hepsi bu kadarla kalmıyordu. Müttefiklere katılması karşılığı Yunanistan’a, savaş sonrası bölünecek Osmanlı İmparatorluğu’ndan Batı Türkiye vaad edilmişti[7] ve savaştaki yardımları nedeniyle Araplar ve Yahudilerle de bazı anlaşmalar yapılması düşünülmekteydi. Fakat, bunlardan hiçbiri Cemal Paşa’nın önerisiyle bağdaşmıyordu. Bu işte sadece, İstanbul’u daha erkenden ve kesinlikle alacak olan Ruslar kazançlı çıkacaktı.

Müttefikler haftalarca düşündükten sonra Cemal Paşa’nın önerisini reddettiler. Fransa ve İngiltere, Türkleri yenmek ve ganimetin büyüğünü kapmak için kumar oynamaya karar verdi. Ruslar dışında geçek kayba uğrayanlar, hala süren kıyıma maruz kalan Ermeniler ve ilerdeki uzun, kanlı aylar boyunca savaş alanında ölecek olan Türkler ve Müttefik askerleriydi. Cemal Paşa, Enver Paşa ve Talat Paşalar tarafından bu ihaneti öğrenilmediği için talihliydi ve hiçbir şey olmamış gibi onların safında savaşa devam etti…”

Cemal Paşa’nın Şam’da bir krallık kurma niyeti konusunda David Fromkin, “Barışa Son Veren Barış” adlı kitabında şunları yazmaktaydı:

“İtilaf Devletlerinin elinde Osmanlı İmparatorluğunu yıkmak için kesin bir fırsat vardı, ama bunu görmezden geldiler. Bu fırsatı kendilerine sunan Cemal Paşa’ydı.

Jön Türk üçlüsü içinde yalnızca Cemal, olaylardan uzak kalmaya dikkat etmişti. Görünen hedefi, İtilaf Devletleri’ne uzanan yolları açık tutmaktı. Cemal Paşa, 1915 başlarında Süveyş Kanalı’nda yenildikten sonra Şam’a yerleşmiş ve Büyük Suriye’yi –şimdiki Suriye, Lübnan, Ürdün ve İsrail’den oluşan güney bölgesi- kendi özel mülkü gibi yönetmeye başlamıştı. 1915’te, İtilaf Devletleri’nin yardımıyla Osmanlı tahtını ele geçirmeyi önermiştir.

Önerilerini başlıca politik Ermeni cemiyeti olan Taşnak (İhtilalci Ermeni Federasyonu) temsilcileri aracılığıyla ileten Cemal, Ermeni sorununu çözmenin önemli bir Müttefik hedefi olduğu gibi yanlış bir varsayımdan hareket etmişe benzemektedir. İtilaf Devletleri nezdinde Taşnak temsilcisi olan Dr.Zavirev 1915 Aralığında Rus hükûmetine, Cemal’in Osmanlı hükûmetini devirmeye hazır olduğunu bildiriyordu. İtilafçıların Gelibolu’yu boşaltmaları da o ay başlamıştı; felaketle sonuçlanan bu seferden sonra İtilafçıların Türkiye ile savaşı sona erdirecek bir bedel ödemeye hazır olacakları beklenebilirdi.

Cemal’in, Rus Dışişleri Bakanı Sazanov tarafından açıklanan koşulları özgür ve bağımsız bir Asya Türkiyesi öngörüyordu. Bu ülke, Suriye, Mezopotamya, Hıristiyan Ermenistan, Kilikya ve Kürdistan özerk bölgelerini içerecek ve başında sultan olarak Cemal bulunacaktı. Cemal, Rusların İstanbul ve Çanakkale’yi istemelerini peşin olarak kabul ediyordu. Ermeni sorununu çözmek için gerekli adımları hemen atacaktı. İtilaf Devletleri’nin yardımıyla İstanbul üzerine yürüyüp sultanı ve hükûmeti devirecekti; buna karşılık olarak savaştan sonra ülkesini yeniden diriltmek için mali yardım istiyordu.

Ruslar, Cemal Paşa’nın teklifini kabul etmeyi önerdiler. Sazanov, müttefiklerinin de buna razı olacaklarından emindi. Ancak Fransa, 1916 Mart’ında teklifi reddederek şimdiki Türkiye’nin güneyi olan Kilikya ve Suriye’yi istedi.

İngiliz Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey de, İngiltere’nin müttefiklerine vaad ettiği Asya Türkiyesi topraklarından vazgeçmek söz konusu olacaksa, düşman hatları gerisinde isyanı özendirmekte yarar görmüyor gibiydi. İtilaf devletleri ganimet elde etme tutkularıyla, gelecekteki kazançların savaşı kazanma koşullarına bağlı olduğunu görmez olmuşlardı. Gözleri ödülle kamaştığı için ortada bir rekabet olduğunu anlamıyorlardı.

Cemal’in teklifi Osmanlı İmparatorluğu’nu içten yıkmak için İtilafçılar açısından büyük bir fırsattı; ama bunu değerlendiremediler. Enver ile Talat, Cemal’in düşmanla olan bu gizli yazışmasından haberdar olmadılar ve Cemal de onların safında İtilaf Devletleri’ne karşı savaşa devam etti.” [8]

Cemal Paşa’nın hatıratında, bu kitaplarda bahsedilen, hükûmet ve hanedan devirme planından bahsedilmemektedir. Ancak Çarlık Rusya’sının yıkılmasından sonra, 1.Dünya Harbi’nde müttefiklerin aralarında yaptıkları gizli anlaşmalara ait belgelerin Bolşevik yönetimi tarafından deşifre edilmesinden sonra, bu gizli görüşmelerden kamuoyunun haberi olmuştur. Osmanlı Devleti topraklarının paylaşılmasına ilişkin belgeler “Sovyet Devlet Arşivi Gizli Belgelerinde Anadolu’nun Taksim Planı” adıyla bir kitap halinde yayımlanmıştır. Cemal Paşa’nın darbe planı ile ilgili yazışmalar bu kitapta yer almaktadır.

Cemal Paşa’nın bir hükûmet darbesi yapma konusundaki planına ait ilk belge 11 Aralık 1915 tarihlidir. Bükreş’teki Rus elçisi S.A.Poklevski, Rus Hariciye Nezareti 2.Siyasi Şube Müdürü K.N.Gulkoviç’e gönderdiği 778 no’lu telgrafında bu projeyi anlatır:

“Kişiye özel-şifrenin bizzat açılması rica olunur.

Cemal Paşa ile Türk Hükûmeti arasında bir anlaşmazlık çıktığı haberi Dr.Zaviref’in kulağına kadar varmış olup, bu haber şu ümitlerin uyanmasına sebep oluyor ki; şayet biz Cemal’e, Türkiye Asyası’nda hükmünü yürütmesi yolunda yardım vaat edecek olursak, muhtemelen Cemal’i İstanbul aleyhine açıktan açığa bir harekete sevk etmek mümkün olur. Dr.Zaviref, yukarıdaki hususların İmparatorluk Hükûmetinin görüşlerine ne dereceye kadar uymakta olduğunu soruyor. Çünkü bu takdirde Ermeniler, Cemal üzerinde etkili olacak bazı hareket tarzları tasarlıyorlar.”[9]

Dr.Zaviref, Taşnaksutyun Cemiyeti mensubuydu ve Türkiye Ermenistanı’nın özerkliği için uluslar arası alanda faaliyet gösteren bir heyetin üyesiydi. Rus Dışişleri Bakanlığı ile irtibatlı çalışıyorlardı. Onların özerk Türkiye Ermenistanı hedefleri Mersin limanı ve Kilikya’yı da kapsıyordu. Ermenilerin Mersin limanına kavuşacak olması, stratejik olarak,  Ermenistan’ı himaye edecek olan Rusya’nın Akdeniz’e inmesi demekti bu bakımdan Cemal Paşa projesiyle doğrudan ilgileniyorlardı.

Yukarıdaki telgrafa, Rus hariciye Nezareti 2.Siyasi Şube Müdürü K.N.Gulkoviç 12 Aralık 1915’te şu telgrafla cevap verir:

“778 sayılı telgrafınız alındı. Türkiye’de ve bilhassa hükûmet içinde baş gösterecek her türlü ayrılık, bizim tarafımızdan ancak yardımla karşılanır. Cemal’e en geniş vaadlerde bulunulabilir. Gerekli görüldüğü takdirde bu vaitler hakkında öteki hükûmetlerin muvafakatini de almak mümkündür. O zamana kadar meseleyi son derece gizli tutmak gerekir.”[10]

Bilahare Rus Dışişleri Bakanı Sazanov bu konuda devreye girer. Paris, Londra ve Roma’daki Rus büyükelçilerine 25 Aralık 1915 tarihli ve 6391 no’lu aşağıdaki telgrafı çeker:

“İstanbul’daki Ermeni çevrelerden bildiriliyor ki, şayet hükûmetler kendisine aşağıdaki şartları teklif edecek olurlarsa, Cemal’i İstanbul Hükûmeti aleyhine açık bir isyana sevketmek için ümitler vardır:

  • Sultanın başkanlığı altında Suriye, Filistin, Irak, Arabistan; Kilikya’yla Ermenistan ve Kürdistan muhtar eyaletlerinden mürekkep olmak üzere Türkiye Asyası’nın bağımsızlık ve dokunulmazlığı devletler tarafından garanti edilecek,
  • Cemal Paşa, babadan oğla veraset yoluyla geçmek üzere, Sultan ilân edilecek,
  • Cemal Paşa’da, Osmanlı Sultanını ve İstanbul Hükûmetini Almanları elinde esir ve binaenaleyh lağvedilmiş sayıp ilân ederek bunların aleyhinde savaş açmayı taahhüt ediyor.
  • Onun İstanbul üzerine yürümesi halinde devletler kendisine silah, erzak, techizat ve saire ile donatacaklardır.
  • Savaş sonu dönemde devletler, Cemal’e mali yardımda bulunacaklardır.
  • Cemal, İstanbul ve Boğazların kaybına razı olacaktır.
  • Cemal bugünden itibaren Ermenilerin kurtarılması ve savaş sonuna kadar beslenmeleri için tedbirler almayı şimdiden taahhüt ediyor.

Her türlü iç kargaşalık, yalnız ve ancak Türkiye’nin kuvvetlerini zayıflatır ve bizim çıkarlarımıza hizmet eder. Binaenaleyh bize sadık Ermenilerin aracılığıyla Cemal ile gizli görüşmelere girişmek lazımdır. Cemal, Almanları kovmayı ve İstanbul hükûmetini devirmeyi başaramasa dahi, Osmanlı İmparatorluğu’nda bir kargaşa ve fesat çıkarması bile bize çok faydalı olacaktır.

Bu hususları hariciye nazırına gizlice anlatmanızı ve sonucunu da telgrafla acele bildirmenizi rica ederim” [11]

Bu telgrafa önce Paris Büyükelçisi İzvolski cevap verir. Dışişleri Bakamı Sazanov’a gönderdiği 27 aralık 1915 tarih ve 851 no’lu telgraf metni aşağıdaki gibidir:

“6391 sayılı telgrafınız alındı. Telgrafın muhteviyatını Brian’a tebliğ ettim. Brian, Cemal ile girişilecek müzakerelere büyük önem verdi. Bunu vakit geçirmeden yarın, incelenmek üzere kabineye vereceğini söyledi. Fakat bu münasebetle şunu da ilave etti. ‘Tarafınızdan tasarlanan bu şartlar İngiltere’nin çıkarlarını-hissedilecek derecede-zedeler’.”[12]

Paris Büyükelçisi İzvolski, iki gün sonra, gönderdiği 29 Aralık 1915 tarih ve 854 sayılı telgrafında, Brian’la ikinci görüşmesini Sazanov’a bildirir. Brian, bu planda İstanbul ve Boğazların Rusya’ya verilmesinin garanti edilmesine karşılık Fransa’ya vaad edilen Suriye, Filistin ve Kilikya’nın Cemal Paşa devletinde kalacağını, dolayısıyla bu teklifin Fransız Hükûmeti tarafından ciddi bir muhalefetle karşılandığını anlatmıştır. İzvolski, tasarlanan programın her şeyden önce Osmanlı ülkesinde çıkacak bir kargaşa ve fesadın Müttefikler için hasıl edeceği faydayı göz önünde bulundurarak değerlendirmek gerektiğini, Almanya’nın doğudaki bütün ümitlerini yerle bir edecek olan böyle bir isyan fırsatı hazır doğmuşken bundan faydalanılmasının ilk hedef olması lazım geldiğini, gerek İngiliz gerekse Fransız çıkarlarının başka çözüm yollarıyla korunabileceğini söyleyerek Brian’ı ikna eder. Brian İzvolski’ye:

“Bu suretle Rus Hariciye Nazırı tarafından Cemal ile müzakerelere girişilmesi yolunda düzenlenen plana muvafakat ediyorum. Ancak Rusya ile yapılan anlaşma gereğince, Türkiye Asyası’nda Fransa’ya ait olması lazım gelen haklara hiçbir surette halel gelmemesi şarttır.” [13]

Roma Büyükelçisi M.N.Giers’in Sazanov’a 28 aralık 1915 tarih ve 857 sayılı cevabı ise şöyledir:

“6391 sayılı telgrafınız aldım. Eğer teşebbüste herhangi bir başarı ihtimali varsa, saydığınız şartlar altında Cemal ile müzakereye girişilmesini uygun karşıladığını Sonino bana söyledi. Biz, bu davranışımızla İngilizleri Mısır’daki endişelerinden kurtardığımız gibi, Almanları da pek çok güvendikleri Anadolu’daki insan kaynaklarından yoksun bırakmış oluruz.”[14]

Londra Büyükelçisi Benkendorf, Sazanov’a 30 Aralık 1915 tarih ve 881 sayılı cevabi telgrafında Nikolson ile yaptığı görüşmesizi bildirerek, İngiltere’nin görüşünü aktarır. Nikolson, Cemal’in emrinde ve elinin altında bulunan imkanlarının bu işe yeterli olup olmadığı hakkındaki şüphelerinin bulunduğunu, hükümdarlığın veraset usulüyle devrinin İslâmi gelenekler aykırı olduğunu söyler. İngiltere’nin bu bölgeyle ilgili başka planı olduğunu, Arabistan hakkında Arap kabileleri ile gizli müzakereler yapıldığını, Arapları işe karıştırmadan hiçbir şey yapmamak lazım geldiğini, hilâfet konusunun da İslâm âlemine ait bir konu olduğunu söyler. Benkendorf, hedef ve maksatlarının doğrudan doğruya Türkiye’yi “kötürüm” hale sokmak olduğunu, müttefiklerin çıkarlarına engel olmayı istemediklerini , Nikolson’a söylediğini aynı telgrafında bildirir.[15]

Londra Büyükelçisi Benkendorf, Sazanov’a gönderdiği 30 Aralık 1915 tarih ve 886 sayılı telgrafında ise (İngiliz Dışişleri Bakanı Sir Edward) Grey ile görüşmesini nakleder. Grey, Rus planına iki konuda itiraz etmektedir. Birinci olarak, İngiltere Basra’nın elinden çıkmasına razı olmayacaktır. İkinci olarak, Türklere karşı savaşmaları karşılığında Araplara (Suriye hariç olmak üzere) Arabistan’da bir devlet kurma sözü verilmiş, Suriye’yi de Fransa’ya vaad etmişlerdir. Onun görüşüne göre Arap Projesi ile Cemal Projesi çakışmakta olup, uzlaşması mümkün değildir. Arapların muhalefetine uğradıkça Cemal hiçbir şey yapamaz. Mücadelenin yegane vasıtası ve çaresi Araplarla uzlaşmaktır.[16]

Rus Dışişleri Bakanı Sazanov, Paris ve Londra Büyükelçilerine 19 Ocak 1916 tarih ve 85 sayılı bir telgraf gönderir. Telgraf metni şöyledir:

“Aracılar, müzakerelerin başlamasında yavaş davranılması başarıya engel olabilir diyorlar. Şayet nezdinde bulunduğunuz hükûmet Türkiye’de bir iç karışıklık çıkması görüşünü uygun buluyorlarsa, aracıların derhal Mısır’a doğru yola çıkmalarının sağlanması ve Paris ile Londra’ya da uğrayarak Hariciye Nezaretleri tarafından kabul edilmeleri gerekir.”[17]

Londra Büyükelçisi Benkendorf, Sazanov’a gönderdiği 23 Ocak 1916 tarih ve 17 sayılı cevabi telgrafında, Nikolson ile bu konuda yaptığı görüşmeyi bildirir. Britanya Hükûmeti meseleyi yeni baştan inceledikten sonra, aracılarla müzakerelere girişme işinden vazgeçmiştir. Onlar Araplarla görüşmeyi sürdürmektedirler. Ancak, İngiltere Hükûmeti Rusya ve Fransa’nın aracılarla müzakere yürütmesini engel görmemektedir.[18]

Paris Büyükelçisi İzvolski’de Szanov’un telgrafına, 22 Mart 1916 tarih ve 196 sayılı bir telgrafla cevap verir. Telgrafta; kendisinin talimatı üzerine Dr. Zavrief’i Brian ile görüştürdüğünü, Zavrief’in Cemal ile yapılacak müzakere planını Brian’a açtığını, Brian’ın bu konuda kaçamak cevaplar verdiğini, Cemal ile herhangi bir müzakereye girişmenin uygun düşmeyeceği görüşünde olduğunu kendisinden gizlemediğini, Petrograd’da müzakereleri yapılmakta olan İngiliz-Fransız projesiyle Cemal Projesi’nin uzlaştırılmasının mümkün olmadığını bildirdiğini nakleder.[19] 22 Mart 1916 tarihli bu son telgraf, Cemal Paşa Projesi ile ilgili son belgedir.

Rusya’dan başka ciddi destek bulmayan Cemal Paşa’nın hükûmeti ve hanedanı devirme, Cemal Paşa hanedanlığında yeni bir krallık kurma projesi suya düşer.[20][21]

 

Yararlanılan Kaynaklar:

Burak, Durdu Mehmet, Birinci Dünya Savaşı’nda Türk-İngiliz İlişkileri (1914-1918,  Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Ankara-2000.

Fromkin, David; Barışa Son Veren Barış, Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı?, Epsilon Yayınları, 4.Baskı, İstanbul-2004.

Hopkirik, Peter; İstanbul’un Doğusunda Bitmeyen Oyun, Sabah Kitapları Yeni Yüzyıl Tarih Dizisi, İstanbul-1995.

Sovyet Devlet Arşivi Gizli Belgelerinde Anadolu’nun Taksim Planı, Belge Yayınları, İstanbul-1972.

Townshend, Charles; Irak Seferi ve Esaret, Yeditepe Yayınevi, İstanbul-2007.

Dipnotlar

[1] Hopkirik, Peter;  İstanbul’un Doğusunda Bitmeyen Oyun, s.168-171

[2]Peter Hopkirik’in kitabında “Müttefikler” olarak adlandırılan devletler İngiltere, Fransa ve Rusya’dan oluşan devletler grubudur. Bizim literatürümüzde “İtilaf Devletleri” olarak isimlendirilirler. Bu ittifaka daha sonra İtalya, Japonya ve Amerika’da dâhil olmuş, 1917 ihtilâlinden sonra Rusya hem İtilaf devletleri grubundan hem de savaştan çekilmiştir. Karşı tarafta ise, Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı Devleti’nden müteşekkildir. Çanakkale zaferinden sonra Bulgaristan Krallığı’da bu ittifaka dâhil olmuştur.

[3] 1915 Ermeni tehciri kastedilmektedir.

[4] Çanakkale Harbi, fiilen 3 Kasım 1914 tarihinde başlayıp 9 Ocak 1916 tarihinde İtilaf Devletleri’nin çekilmesiyle sona ermiştir. Bu savaşa İtilaf Devletleri’nin 489.000 askerle katıldıkları ve toplam 252.000 kayıp verdikleri bilinmektedir. Kayıp rakamlarına cephede ölenler, yaralılar, kaybolanlar, hastalıktan ölenler dahildir. (Fransızların savaşa katılan asker sayısı: 79.000. Kayıpları: 47.000. İngilizlerin savaşa katılan asker sayısı: 410.000. Kayıpları: 205.000’dir).

Ancak Türk ordusunun mevcudu ile kayıpları hususunda rivayetler muhteliftir. Bu kayıtların düzgün tutulmamasından kaynaklanmıştır. Savaşa katılan Türk ordusu mevcudu 700.000 ila 500.000 arasında tahmin edilmektedir. Resmi kayıtlar üzerinden araştırma yapan Em. Top. Albay Rauf ATAKAN’a göre bu sayı 525.309’dur. Bu rakam akla daha uygun gelmektedir. Liman von Sanders’e göre Osmanlı zayiatı 66.000’i şehit olmak üzere, 218.000’dir. Tarihçilere göre toplam Osmanlı askeri zayiatı en fazla 251.000 civarındadır. Çanakkale harbinde 500.000 şehit verdiğimiz iddiası bir İngiliz palavrasıdır. Müttefikler kendi hezimetlerini kamuoylarına mazur göstermek için bizim zayiatımızı abartmışlardır.

[5] Bu antlaşma 18 Mart 1915 tarihli “İstanbul Antlaşması”dır. İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan bu antlaşmaya göre, İstanbul dâhil, Midye-Enez çizgisinden Sakarya akarsuyunun Karadeniz’e döküldüğü yere kadar tüm Boğazlar Bölgesi Rusya’ya bırakılıyordu. Buna karşılık Rusya, İngiltere ve Fransa’nın Ortadoğu üzerindeki planlarına karışmayacaktı. Bu antlaşma bir yandan Çanakkale Savaşları’nda İngiltere ve Fransa’nın başarısızlığa uğraması diğer yandan Bolşevik Devrimi sebebiyle Rusya’nın savaştan çekilmesinden dolayı uygulanamamıştır.

[6] Almanya ve Avusturya, İtilaf Devletleri’ne savaş ilan edince, İtalya 3 Ağustos’ta tarafsızlığını ilan etti. Çünkü, İtalya ile Avusturya’nın menfaat alanları çakışıyordu. İtalya, tarafsızlık döneminde çıkarlarını kim temin ederse onun yanında savaşa girme politikası izliyordu. İstanbul Antlaşması ile İstanbul ve Boğazların Rusya’ya verilmesinden sonra İtalya, İngiltere, Fransa ve Rusya ile görüşmelere başladı. 26 Nisan 1915’te Londra’da yapılan antlaşma ile Adriyatik’te istediği çıkarları elde etti. Ege’deki 12 ada ile birlikte, Anadolu’nun paylaşılması sırasında Antalya bölgesini almayı kabul etti. Yine bu antlaşmaya göre İtalya, sömürgesi olan Trablusgarp ve Eritre’de topraklarını da genişletebilecekti. İtalya bu antlaşmadan bir ay sonra, 20 Mayıs’ta Avusturya’ya savaş ilan etti. Ağustos ayında da Almanya ve Osmanlı Devleti ile savaş durumuna girdi.

[7] Yunan Kralı Konstantin Alman İmparatoru’nun eniştesi idi ve Alman taraftarı idi. Ancak, Akdeniz’de İtilaf Devletleri güçlü olması sebebiyle tarafsızlık politikası izlemek mecburiyetinde kaldı. İngiltere hayranı Başbakan Venizelos ise, İtilaf Devletleri safında savaşa girmek istiyordu. İngiltere ve Fransa, Yunanistan’a savaşa katılması karşılığında İzmir’i vaad etmişlerdi. Bulgaristan’ın savaşa katılması üzerine, İngiltere ve Fransa Selanik’e asker çıkarınca Başbakan Venizelos bu duruma itiraz etmedi. Fakat Kral kendisini görevden aldı. O da Selanik’e giderek ayaklanma çıkardı, orada ayrı bir hükümet kurdu. 1917 Haziran’ın da İngiliz-Fransız askerleri Atina’ya girince Kral Konstantin oğlu Aleksandr namına tahtını terk etmek zorunda kaldı. Venizelos yeni hükümeti kurdu ve 26 Ekim 1917’de Yunanistan İtilaf Devletleri safında savaşa katıldı.

[8] Fromkin, David; “Barışa Son Veren Barış” , s.174-175

[9] Sovyet Devlet Arşivi Gizli Belgelerinde Anadolu’nun Taksim Planı, s.222-223

[10] Anadolu’nun Taksim Planı, age. s. 223

[11] Anadolu’nun Taksim Planı, age. s.223-224

[12] Anadolu’nun Taksim Planı, age. s.227

[13] Anadolu’nun Taksim Planı, age. s.227-228

[14] Anadolu’nun Taksim Planı, age. s.229-230

[15] Anadolu’nun Taksim Planı, age. s. 230-232

[16] Anadolu’nun Taksim Planı, age. s. 231-232

[17] Anadolu’nun Taksim Planı, age. s. 236

[18] Anadolu’nun Taksim Planı, age. s. 236

[19] Anadolu’nun Taksim Planı, age. s. 259-260

[19] Durdu Mehmet Burak, “Birinci Dünya Savaşı’nda Türk-İngiliz İlişkileri (1914-1918)” adlı doktora tezinin 100-101’inci sayfalarında, Cemal Paşa Krallığı projesi ile ilgili olarak şunları yazmıştır:

“1915 Nisan’ında, İngiltere Mısır’daki Amerikan diplomatları kanalıyla Suriye’deki Dördüncü Ordu Komutanı ve Bahriye Nazırı Cemal Paşa nezdinde barış yoklaması yapmıştır (Dipnot 165: Oman, J.W., Commanding Officier. USS, Caralina, to Secretary of Navy. April 6, 1915, D.s. 867.000. 758). Buna göre Cemal Paşa Sultan ilan edilecek, otoritesinin esasını Suriye Krallığı oluşturacak ve Filistin, Mezopotamya ve Arabistan’ı içine alacaktı. İstanbul ve Boğazlar ise, ya Rusya’ya ya da uluslar arası bir komisyonun yönetimine verilecekti. 1915 Mayıs’ında yapılacak barış karşılığında, Cemal Paşa’nın Hıristiyan bir prensin yönetiminde özerk bir Ermenistan fikrini de kabul ettiği öne sürülmektedir (Dipnot 166: PRO (Publıc Record Office),F.O., 371/2489; Cabinet Memorandum 200744, December 29. 1915). Weber İngiliz belgelerine dayanarak, İngiltere’nin bu girişime çok ilgi gösterdiğini, fakat Fransa, Suriye ve Kilikya’nın kendisine verilmesini isteyerek karşı çıkınca, Cemal Paşa’yla kurulan komplonun gerçekleşmediğini yazmaktadır” (Dipnot 167: Frank G.Weber, Eagels on the Crescent, Germany, Austria and the Diplomacy of the Turkısh Alliance, 1914-1918, Cornel Universty Press, Ithaca, 1970, s.173).

*Bu yazı 14 Şubat 2012 tarihinde Haber10 sitesinde yayınlanmıştır.

Kategoriler: Yazılar