Milli Mücadelenin Başlangıcında Devlet Mutabakatı
Milli Mücadeleden bahsedildiğinde hemen herkes, Enver Paşa’nın hayalciliğinden dem vurarak, gereksiz yere devleti I. Dünya Savaşı’na soktuğundan söz edip, onun ölümle sonuçlanan Rusya ve Türkistan mücadelesini Napolyon olma hevesine bağlarlar. Buna mukabil Mustafa Kemal Paşa rasyonalitenin ve gerçekçiliğin sembolüdür. O, bu tür maceralardan hep uzak kalmış, hatta Almanlar safında 1.Dünya Harbine girişimize de muhalefet etmiştir. 1922’den sonra dillendirilmeye başlayan ve klişeleşen bu söylem gerçeği ne kadar yansıtmaktadır? Acaba işin hakikati böylemidir? Mustafa Kemal Paşa ve İttihatçı lider kadrosunun birbirleriyle mektuplaşmalarına bakıldığında, bu söylemin doğru olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Tam tersine Mustafa Kemal Paşa, Enver, Cemal ve Talât Paşaların Divan-ı Harb-i Örfi’de, “Gereksiz yere memleketi harbe sokmak” suçundan yargılanmalarına karşı çıkmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Talat Paşa’ya yazdığı mektupta Harb-i Umumi’ye (1.Dünya Harbi) Almanlar safında girmenin zaruri olduğunu, bundan dolayı harb mes’ulü aramanın mantıksız olduğunu ifade etmiştir. Anadolu’ya geçen Mustafa Kemal Paşa ve İttihatçı lider kadrosunun mektuplarına yansıyan müşterek düşman emperyalizmdir. Emperyalizmle kastedilen İngiltere’dir. Gerek dahildekiler (Anadolu’da Hareket-i Milliye’yi yürütenler), gerekse hariçtekiler (İttihatçı lider kadrosu) emperyalizmle mücadelede müttefik olarak Bolşevik Rusya’yı seçmiş ve işbirliğinin yollarını aramışlardır.
Talat Paşa’nın Mustafa Kemal’e yazdığı 22 Aralık 1919 tarihli mektup ile Mustafa Kemal Paşa’nın 29 Şubat 1920 tarihli cevabi mektubu, İttihatçılar tarafından ortak düşmana karşı işbirliğinin mutabakat metni olarak algılanmıştır. Gerek kendi aralarındaki yazışmalarda, gerekse Mustafa Kemal’e yazdıkları mektuplarda, Mustafa Kemal Paşa’nın 29 Şubat 1920 tarihli mektubuna bu yönde atıflar yapılmıştır.
Talat Paşa, Mustafa Kemal’e gönderdiği 22 Aralık 1919 tarihli mektubunda, 1917 Bolşevik İhtilâli ile hammadde zengini Rusya’yı kaybeden Avrupa’nın, uğradığı zararı Türkiye‘den karşılamaya çalışacağını, bu sebeple Avrupa ile bir sulh yapılsa bile, bu şartlarla iktisaden gelişmeyi temin etmenin mümkün olamayacağını, dolayısıyla Avrupa’nın hür ve müstakil bir Türkiye’nin vücuduna mani olacağını, sulhun sınırlayacağı Türkiye’nin Avrupa’nın bu gayesine sed çekebilecek kuvvette bulunamayacağını değerlendirir. Ona göre bu kuvveti hariçte aramak ve yardımcı kuvvetler vücuda getirmek icap etmektedir. Talat Paşa mektubunda, “bunu ben iki büyük muhitte aramak ve kuvvetli bir teşkilat yapmakta görüyorum. Bu kuvvetin biri vâsi Türk âlemi, ikincisi de İslâm âlemidir. Türk âleminde şimdiye kadar hiç işlenmemiş olan Türkistan bizim için esaslı bir saha-i mesaidir. Bu sahada dâhildekilerin doğrudan çalışması hem müşkül, hem de tehlikelidir.” (İttihatçı Liderlerin Gizli Mektupları, Hüseyin Cahit Yalçın, Sayfa 204) sözleriyle çalışma sahalarını açıklamış ve bu sahada çalışmanın hariçtekiler için daha uygun olduğunu ifade etmiştir. Talat Paşa mektubunun son kısımlarında memleket için çalışmayı üç madde halinde özetlemiştir.
“Tatbikini muvafık (uygun) gördüğüm üç tarz-ı mesaiyi burada tekrar etmek istiyorum.
Evvela- Dâhildekilerin müstakilen çalışmaları,
Sâniyen- Hariçtekilerin âtiyen (gelecekte) Türk ittihadı vücuda getirebilmek için Türkistan’da çalışmaları ve Türkistan’ın bilahare istiklâliyyetini temin edebilmek için idarede ve askeri ve mülki teşkilat vücûda getirmeleri,
Salisen- Arapların bugünkü me’yûsiyetinden (hayal kırıklığından) istifade ederek ileride bir Arap ve Türk ittihadını temin edecek teşkilatı vücuda getirmek ve umumiyet itibariyle âlem-i İslâm da lehimize bir cereyan uyandırmak.
Bütün bu teşkilat ya şimdiden veyahut ileride Mustafa Kemal Paşa’nın şahsına veyahut teşkil edeceği bir büroya rapt olunabilir. Harici teşkilatın nokta-i temasını ben teşkil edeceğimden işin ciddiyet ve safiyetinden emin ve askerce bir itaate intizar olunabilir.” (age.sayfa 206-207)
Talat Paşa mektubunda, “gaye-i umumi”yi gerçekleştirmek için, geçmişteki umumi ve hususi hataları unutarak, geniş bir fikirle, herkesin kabiliyetinden azami derecede istifade edilmesi gerektiğini belirtir. Gerek İslâm âlemindeki nüfuz ve ehemmiyeti, gerekse azim ve metaneti dolayısıyla, Türk âleminde çalışacak en mühim uzvun Enver Paşa olduğunu kanaatindedir. Nitekim Enver Paşa’nın, daha önceden hazırlıklar yaptığı Türkistan, Azerbaycan ve Şimali Kafkasya’ya müteveccihen bazı rüfeka ile birlikte gittiğini mektubunda belirtir. Talat Paşa, Bolşevik rüesası(yetkilileri) ile sürekli temasta olduğunu, Bolşeviklerin eski Rusya İmparatorluğu sırasında ortaya çıkan muhtariyet ve istiklâlleri tanıyacaklarını söylediklerini, Bolşeviklerin Şark Meseleleri Uzmanı Radek’in hapisten tahliyesini ve Moskova’ya geçmesini sağladığı için, kendisine medyunu şükran olduklarını yazar.
Talat Paşa için, İslâm âleminde yapılacak çalışmalar içerisinde İngiliz sömürgesi Hindistan önemli bir yer tutmaktadır. Mektubunda, Türkistan teşkilatının Afganistan vasıtasıyla Hindistan’da çalışarak Hindistan âleminde bir tesir yapabileceğini, Devlet-i Aliyye ve Hilâfet-i İslâmiyye lehinde kuvvetli bir cereyan uyandırabileceğini yazar. Paşa mektubunda Arap âleminden de bahseder. Araplar, kendilerine bağımsızlık vaad eden Fransızlar ve İngilizlerle yaptıkları mütarekeden hayal kırıklığına uğramışlardır. Kendileriyle temas kuran bazı Araplar, maziyi unutarak, Türklerle tekrar birleşmek, beraber çalışarak İtilafçıların istilasına mani olmak, Mustafa Kemal Paşa ile bir münasebet kurmak arzusundadırlar. Talat Paşa’ya göre, Arapların Türklerle birleşme arzusunu sulh görüşmeleri sırasında izhar etmek, Hilâfetin nüfuzunun bu bölgede devamını sağlamak bakımından önemlidir. Talat Paşa, Arap âlemi ile ilişkinin dâhilden (Ankara’dan) sağlanması fikrindedir. Ona göre bu misyonu yürütebilecek kişi Rauf Bey’dir. Rauf Bey zaten bu hususta çalışmakta olup, kendileri harici bir teşkilat ile Rauf Bey’e yardım etmektedirler.
Talat Paşa mektubunda siyâset-i dahiliye hakkında da mütalaada bulunur. Paşa, milli teşkilat yetkililerinin İstanbul’daki Meclis-i Mebusan’a girerek hükümeti elde etmelerini, Kabinenin dâhilde ve hariçte otorite tesis edebilecek bir zatın riyasetinde toplanmasını, Berlin’den gördüğü kadarıyla bu zatın Mustafa Kemal olduğunu, böyle bir kabinenin dâhilde ve hariçte pek büyük tesiri olacağını ifade eder.
Talat Paşa, İtalyan ve Fransız yetkilileri ile görüşme ve müzakerelerinin devam ettiğini, gerek İtalyanların gerek Fransızların gelecekte idareyi ele alacaklarını muhakkak gördükleri Jön Türklerle şimdiden hüsn-ü münasebete girmek istediklerini, İngilizler karşısında müşkül vaziyette kalmamak şartıyla mümkün olan her türlü yardımı yapmaya arzulu olduklarını bildirir.
Nihayet mektubuna, “Bizlere gelince istediğiniz şekle girmek, istediğiniz tarzda çalışmak, arzu ettiğiniz hususi ve umumi her türlü fedakârlığı yapmak en büyük emelimizdir. Muvaffakiyetinize bütün kalbimizle duahanız.” (age.sayfa 210) diyerek son verir.
Mustafa Kemal Paşa Talat Paşa’nın bu mektubuna 29 Şubat 1920 tarihli mektubuyla cevap verir. Paşa mektubunda önce vaziyetin kısa bir muhakemesini yapar ve liderliğini yürüttüğü vahdet-i milliye’nin amacını açıklar;
“Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti nam altında vücuda getirilen vahdet-i milliye (milli birlik) Erzurum ve müteakiben Sivas umumi kongrelerinde tertip edilen esaslara göre Türk ve Kürt milli hudutlarıyla tahdit edilen Türkiye’yi inkısamdan (parçalanmadan) kurtarmak ve Osmanlı Devlet ve milletlerinin istiklallerini temin etmek gayesini istihdaf etti (hedef edindi). Bu gayeye vusul için fi’len ve zımmen müdafaayı esas ittihaz (kabul) etti.” (age.sayfa 211)
Paşa mektubunda bu açıklamadan sonra, Hareket-i Milliye’nin teşkilatlanmasından ve Kongrelerin görevlendirdiği Heyet-i Temsiliye’nin faaliyetlerinden bahseder. Heyet-i Temsiliye’nin riyasetinin (başkanlığının) kendisinde olduğunu bildirir.
Mustafa Kemal Paşa Arap dünyasıyla olan ilişkileri aşağıdaki şekilde anlatır;
“Suriye ve Iraklılar ile öteden beri münasebet tesis etmiş ve kendileri İngiliz ve Fransızlar aleyhine teşebbüsata geçirilmiştir.
Daha ciddi esaslar dâhilinde tevhid-i harekât için nezdimize gelmiş olan salâhiyattar Arap murahhasları ile mukarrerat ittihaz edilmiştir. Araplara karşı bidayetten beri ifade ettiğimiz formül şudur: her millet kendi dahilinde istiklâlini kurtardıktan sonra (konfederasyon) halinde birleşmek; bu esas maalmemnuniye kabul edilmiştir.” (age.sayfa 211-212)
Mustafa Kemal Paşa mektubunda Türk Dünyasına yönelik faaliyetlerden de bahseder;
“Azerbaycan, Şimalî Kafkasya, Gürcistan ile daha ilk devirde az çok münasebata başlanmıştı. Halil Paşa ile Sivas’ta arîz ve amîk görüştükten sonra kendisini Azerbaycan’a gönderdik. Esaretten kurtulan Nuri Paşa’nın da Kafkasya’da faaliyete geçmesi için tedabir alındı. Elyevm her ikisi ile muhabere ve münasebet berdevamdır. Halil Paşa Azerbaycanlılardan bir kuvvetin başında olarak elyevm (Zanzezur) dedir. Ve Ermenilerle muharebe ediyor, Nuri Paşa şimalî Kafkasya kuvvetlerine kumanda ediyor. Kendilerine arzu ettikleri zabitleri peyderpey gönderiyoruz.
Halil Paşa’ya verdiğim nokta-i nazarlar: Azerbaycan ve Şimalî Kafkasya’da Çerkeslerin istiklâllerini te’min etmek, Azerbaycan ile ittifak etmiş olan Gürcistan ile îtilaf (uyum) halinde yaşamak. Daha evvel Türkistan’da bulunduğunu tahmin ettiğim Enver Paşa ile tesis-i irtibat ederek onunla Türkistan istiklâlini temine çalışmasını söylemek ve gerek Kafkasya’da ve gerek Türkistan’da vücuda getirilecek harekât ve faaliyeti Türkiye menafiine (menfaatine) tevcih etmek ve bunun için benimle muhafaza-i irtibat eylemek.
İki gün evveline kadar Halil ve Nuri Paşalardan vürûd eden ma’lûmattan henüz Enver Paşa ile te’sis-i irtibat edilmemiş ve fakat bu maksatla icap eden zâbitanın gönderilmiş olduğu anlaşıldı. Halil Paşa’ya ve Halil Paşa’dan evvel Kafkasya’ya gönderdiğim zabitlere Bolşeviklerle temas ve zemîn-i itilâf taharri (uygun zemin) etmelerini ve fakat her türlü mukarrerat-ı kat’iyye (kesin karar) için benim tasdikime ta’lik keyfiyet olunmasını söyledim. Yakın zamana kadar (Novorosiski) ve şarkında (Denikin)ordusunun mevcudiyeti mezkûr temasa müsaade etmiyordu. Şimalî Kafkasya’da Çerkeslerin teşkil ettikleri şura tarafından gönderilen bir heyeti murahhasa ile aynı daire dahilinde talimat verdim.
Araplarla îtilafta kullandığım formülden ve Kafkasya’daki arkadaşlara verdiğim talimatta anlaşılacağı vechile, benim de düşündüğüm, muhtelif İslâm kitlelerini mazhar-ı istiklâl olmak için bugün Türkiye’ye musallat olan düşmanlar aleyhine tahrik etmek ve bu suretle Türkiye’nin tazyikini tahfif (hafifletme) kuvva-i maddiye ve maneviyyesini âzami menâfii istihsal edebilecek surette daha serbest kullanmak. Ve âtiyen istiklallerini kurtaracak olan İslâm kitleleriyle konfederasyon halinde birleşmek. Şimdiye kadar masruf (sarfolunan) mesainin tecellî eden netayici (neticesi) şayan –ı memnuniyet gibi görünmektedir. Tahmin olunduğuna göre îtilaf devletleri ilk zamanlarda tatbikini tasavvur ettikleri imha kararlarından sarf-ı nazar ederek (vazgeçerek) Türkiye‘nin mevcudiyetini tanımak kararına takarrüp ediyorlar (yaklaşıyorlar).” (age.sayfa 212-213)
Mustafa Kemal Paşa Bolşeviklerle olan ilişkinin mahiyetini müşterek düşmana karşı birlikte hareket etmek, şiddetle muhtaç olduğumuz para vesaireyi oradan temin etmek olarak izah etmiştir. Ancak, İngiliz işgaline karşı Bolşevikliğin tercih edileceğini şu cümlelerle ifade eder: “Binaenaleyh vatanımız parçalamak ve milletimizi İngiliz boyunduruğu altında görmek ihtimal-i meş’ûmu karşısında Bolşevik prensiplerini fi’len tatbik etmekte çare-i halâs tahmin olunursa cihet-i tatbikiyyesindeki müşkülâta rağmen bugün hâkim olduğumuz kuvvete istinaden o hususa da tevessül etmek lâzım gelebilir.” (age.sayfa 214)
Paşa mektubunda, düşmana karşı yurtdışında mücadele gösterenlerin insiyatif sınırlarını şu cümlelerle çizmektedir. “Türkiye’nin menafine (menfaatına) yönelik her türlü muhasala-i mesaîyi hürmetle karşılarım. Müdavele-i efkârla mutalaatımdan gaye-i umumîye nafi(umumi gayeye faydası) olabilecek fedakarlığı yapmakta tereddüt etmem. Ancak ikinci, üçüncü derecede aracılarla umumi mukadderata tesir edecek temas ve teşebbüsleri mahzurlu görürüm. Ecnebilerle dahi yapılacak her türlü temas ve îtilaflarda son söz ve son karar buraya ta’lik olunmalıdır.” (age.sayfa 216-217)
Paşa mektubunda, Tükiye’deki faaliyetin tarihi mesuliyetinin kendisine ait olduğunu, dolayısıyla rey ve mütaalası haricindeki teşebbüslere muarız kalacağını, Türkiye dışındaki faaliyetlerin de kendi bakış açısı ve mütalaaları çerçevesinde yürütülmesi gerektiğini, ancak mütaala ve tasavvurlarında mutaasıb olmadığını açıklar. Bu arada, “Bir seneden beri Avrupa’daki mesainiz şayan-ı memnuniyettir. Aynı tarzda sarf-ı mesaîye devam daha faideli netayiç (netice) verecektir.” ifadesiyle, Talat Paşa’nın Avrupa’da yürüttüğü faaliyetleri memnuniyetle karşıladığını beyan etmiştir. (age.sayfa 217)
Mustafa Kemal Paşa 1.Dünya harbine girilmesinden İttihatçıların sorumlu tutulmasına da karşı çıkar. Mektubunda “Ben müdafaa ettiğim hedefler beyanında Harb-i Umumî’ye duhulün zaruri olduğunu ve harbe duhul ettikten sonra grubuna dahil bulunmanın yine zarurî olduğunu ve bundan dolayı harb mes’ûlü aramanın mantıksız olduğunu, alel’ıtlak Kânun-u Esasî ahkâmına mugayir olarak hareket edilmiş ise bu suretle hareket eden kabineleri meydana çıkarmak ve haklarında ahkâm-ı kanuniye tatbik etmek için mütarekeden evvel Balkan Harbi’nden itibaren ve mütarekeden bugüne kadar mevki-i iktidara geçen kabineleri nazar-ı dikkate almak lâzım geldiğini ifade ediyorum.” (age.sayfa 217)der. Bu değerlendirme son derece önemlidir. Zira, daha sonraki dönemlerde neredeyse resmi bir tez olarak dillendirilen, ittihatçıların ülkeyi zorla ve cahilce tasarruflarla Almanların yanında savaşa soktuğu iddialarıyla örtüşmemektedir.
Mustafa Kemal Paşa, mektubun son kısmında, Bolşeviklerle hafi (gizli) bir anlaşma yapılarak, Azerbaycan ve Dağıstan’ın tamamiyet ve istiklallerinin Bolşevikler tarafından tasdik edildiğinden bahseder. “Azerbaycan ve Dağıstan havalisindeki adamlarımız Bolşeviklerle ve Türkistan’la irtibat ve münasebetlerinde devam etmektedirler” diyerek, Kafkasya’da yürütülen faaliyetler hakkında bilgi verir.
Mustafa Kemal Paşa, Talat Paşa’ya gönderdiği 25 Ekim 1920 tarihli bir diğer mektupta, “Gerek mekâtib-i mezkure mefâdından ve gerek Câmi Beyefendi’nin ifadatından müsteban olacağı üzere, zât-ı âlinizin garp âleminde, bizim anavatanda ve diğer rüfekayı mesainin de memâlik-i şarkiyede (şark memleketlerinde) mütevâziyen hareket ve müttefikan bezli mesai ve gayret etmeleri halâs-ı memleket(memleketin kurtuluşu) ve selâmet-i millet için âzamî derecede istifadenin şartı mukaddemidir (ilk şartıdır). Bu cihetle garpta vukubulacak mesaî ve ve icraatı devletlerinden buraya peyderpey itayı malumat edildiği takdirde, mukarrerat ve icraatta ahengi tam husul bularak maksada vusul kesbi suhulet eder.” diyerek, üçlü bir görev taksimatından bahseder. Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa, Avrupa’da Talat Paşa ve Şark Memleketlerinde başta Enver Paşa olmak üzere diğer ittihatçılar milletin kurtuluş ve selameti için birlikte mücadele edeceklerdir. (age.sayfa.220)
Milli mücadele devam ederken Ankara’nın Avrupa’da adamı bulunmamaktadır. Cami (Baykurt) Bey temsil yetkisi hem İtalya hem de Almanya’ya şamil olmak üzere, Ankara tarafından Roma’ya mümessil olarak atanır. Cami Bey Talat Paşa’ya gönderdiği 25 Aralık 1920 tarihli mektubunda Ankara’nın Talat,Enver ve Cemal Paşalarla müştereken çalışma arzusunu şu cümlelerle ifade eder: “Muhtelif aktârda (çapta) ve fakat aynı gaye uğrunda bezli mesaî (bol mesai) buyurmakta olan zât-ı devletleri ve Enver ve Cemal Paşalar Hazerâtıyla tesis-i münasebat olunarak icraat-ı hariciyede temin-i ahenk ve ve vahdet (birlik) olunmasındaki fevaid-i azime (azami fayda) Ankara hükümetince takdir edilmekte olduğu ve zât-ı sâmileriyle icrayı temas ve idame-i münasebet (münasebeti sürdürme) hususunda sarf-ı gayret eylemekliğim lüzumu vekâleti müşarünileyhadan telâkki olunan son talimat cümle-i muhteviyatındandır. Haiz bulunduğum sıfatı temsiliye Almanya’ya da şâmil olduğundan zâtı devletlerinin vatanımızın halâsı (kurtuluşu) ve selâmetine matuf mesai siyasiyelerinden lütfen bendenizin de haberdar edilmekliğim hususunu …” arzeder. (age. sayfa.223)
Mustafa Kemal Paşa tarafından Talat Paşa’ya yazılan 29 Şubat 1920 tarihli cevabi mektup, Talat, Enver ve Cemal Paşalar ile hariçte faaliyet gösteren diğer ittihatçılar tarafından bir mutabakat metni olarak görülmüştür. Nitekim Cemal Paşa, Mustafa Kemal Kemal Paşa’ya Moskova’dan, gönderdiği 03 Haziran 1920 tarihli mektubunda, “Talât Paşa ile sebk eden muhaberatınız neticesinde takarrür etmiş olduğu üzere Bolşevik Rusya Hükümeti ile Türkiye arasında bir ittifak esaslarını müzakere etmek ve Rusya’nın Türkiye’ye muavenetini (yardımını) temin eylemek ve alelhusus İran ve Hindistan dahilinde ihtilâller ika ederek İngilizleri son derece müşkilâta uğratmak mesailini kararlaştırmak üzere Moskova’ya geldim.”(İstiklâl Harbimizde Enver Paşa ve İttihat ve Terakki Erkânı, Kâzım Karabekir, s.10-13.) diyerek, faaliyeti hakkında bilgi vermiş, Mustafa Kemal Paşa’nın 29 Şubat 1920 tarihli mektubundan müşterek mücadeleye ait bir karar metni olarak bahsetmiştir.
İlerleyen zaman içerisinde, Sovyet Hükümeti ile temas noktasında İttihatçıların insiyatif alması Mustafa Kemal Paşa’yı huzursuz etmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Cemal, Talât ve Enver Paşaların Büyük Millet Meclisi namına hiçbir selahiyetleri bulunmadığını Ali Fuat Paşa vasıtasıyla Sovyet Hükûmeti’ne iletmiştir. Bunu öğrenen Cemal Paşa Moskova’dan gönderdiği 11 Temmuz 1920 tarihli mektubunda, “Bu resmî tebligatınızda benim, Talât ve Enver Paşaların Büyük Millet Meclisi namına hiçbir teşebbüsat-ı siyasiyede bulunmağa salâhiyetimiz olmadığını ihtar ediyorsunuz. Benim buraya gelirken gerek Talât ve gerek Enver Paşalarla görüştüğüm sırada bana söyledikleri sözlerle sizin bu tebligat-ı resmiyeniz arasında cidden büyük bir ihtilâf var… Talât Paşa diyordu ki: “Türkiye’ye haricî muavenetler(yardımlar) temini için her türlü teşebbüsat-ı siyasiyede bulunmağa mezunuz. Ve şu kadar ki Türkiye’nin taahhüdatını icap edecek hususat için son söz ve îta-yı emr ü karar Büyük Millet Meclisine aittir”. İşte ben buraya bu zihniyet ve bu talimat ile geldim.” (age. sayfa.348) diyerek, Mustafa Kemal Paşa’nın Berlin’deki lider kadrosuyla varmış olduğu mutabakata aykırılıktan söz etmiş ve kırgınlığını belirtmiştir.
Bu mutabakat Enver Paşa ile Mustafa Kemal Paşa’nın karşılıklı mektuplarına da yansımıştır. Enver Paşa Mustafa Kemal’e Moskova’dan gönderdiği 26.09.1920 tarihli mektubunda, kendisinin görüştüğü Sovyet Hükûmeti erkânın esasen komünizm şeklinde olmasa bile İngiltere aleyhindeki harekâtı ihtilâliyeye yardım etmeyi prensip olarak kabul ettiklerini bildirir.
Enver Paşa mektubunun devamında bir dünya analizi yapar. Değerlendirmesinde, 1.Dünya Savaşından sonra Almanya’ya imza ettirilen anlaşmanın uygulanmasının kabil olmadığını, Almanlarla Fransızlar arasında bir savaşın kaçınılmaz olduğunu, savaştan İtalyanların pek çok zararla çıktıklarını, İngiliz tazyiki altındaki İtalyanların iktisadi buhranı aşamadıklarını, İngiltere aleyhinde harb eden Türkiye’yi tabii bir yardımcı olarak kabul ettiklerini, İtalyanlardan Anadolu’ya silah tedarikinin mümkün bulunduğunu, bütün Avrupa’da İngiliz aleyhtarlığının umumi bir şekil aldığını, Fransa’nın bile İngiltere’ye karşı memnuniyetsizliğini bazı vesilelerle izhar ettiğini, ancak Almanya’dan çekindiği için İngiltere’den uzaklaşmaya cesaret edemediğini, bu arada Macarların Antant’a karşı mücadeleyi devam ettirmek için Almanya, Bulgaristan, Rusya ve Türkiye ile bir ittifak arayışında olduğunu belirtir.
Enver Paşa’ya göre beş yıl içinde deniz üstünlüğü Amerika’ya geçecektir. Bu durum İngilizleri korkutmaktadır. Öte yandan, İrlanda meselesi İngiltere için ciddi bir tehlike halini almıştır. Mısır, Hindistan ve Irak’taki harekâtta buna ilave edilince, İngiltere’nin pek müşkül bir durumda olduğu ortaya çıkmaktadır. Enver Paşa bu şartların bizim için pek müsait bir zemin oluşturduğunu, bu vaziyetten istifade için, Avrupa’nın karışacağı zamana kadar sebat ve mukavemet etmek gerektiği tavsiyesinde bulunmuştur.
Paşa mektubunda, İslâm âleminde ortaya çıkan Antant aleyhindeki hareketlerin bir teşkilattan yoksun bulunduğu görülerek, bunların bir teşkilat çatısı altında toplanması hususunda bu ülke murahhasları ile mutabakata varıldığını, bu maksatla bir cemiyet oluşturulduğunu, Rusya’nın da muvafakatı ile, Moskova’da bir merkez teşkil edildiğini yazar. (age.shf.43-46)
Mustafa Kemal Paşa 05.10.1920 tarihli mektubuyla Enver Paşa’ya cevap verir. Mektubunda, Enver Paşa’nın dünya ahvali ve şark İslâm memleketlerinde tebarüz eden harekâtı milliye hususundaki değerlendirmelerinin kendi görüşleriyle muvafık olduğunu, bundan memnunluk duyduğunu belirtir. Mustafa Kemal Paşa, umumi harpte bozulan iktisadi dengesini Şark âlem-i İslâmı’nı nüfuzu altına alarak düzeltmeye çalışan İngiltere’nin Batı Avrupa’da Bolşevik cereyanını imha etmeye çalıştığını, İngiltere hükûmetinin bu teşebbüsüne fiili ve ciddi bir surette muhalefet ve mukavemet edecek yegâne İslâm Hükûmetinin Türkiye Devleti olduğu için, garp emperyalizm ve kapitalizminin en şiddetli taaruz darbelerini Anadolu’ya yönelttiğini ifade eder.
Mustafa Kemal Paşa, Ankara Hükûmeti’nin bu hain taarruza şimdiye kadar muvaffakiyetle mukabele ettiğini, bu taaruzun uzun süre devam edeceği ihtimaline karşı Şarkta bir “nokta-i istinad”a lüzum duyulduğunu, bu maksatla Bolşevik Rusya Cemiyeti ile bir îtilaf (yardım) akdinin yapıldığını, ancak bu akdin iyi sonuç vermesinin ve karşı tarafça değiştirilmesini önlemenin, sahip olduğu hilafet makamı dolayısıyla bütün âlem-i İslâm üzerinde nüfuz sahibi olan Türkiye devletinin bu nüfuzunu, içinde bulunduğu yüzyılda da, soydaşı olsun olmasın bütün âlem-i İslâm üzerinde artırarak devam etmesine bağlı olduğunu açıklamıştır.
Mustafa Kemal Paşa amansız düşmanımız olarak gördüğü İngiltere’ye karşı yapılacak mücadelenin etkisinin sadece Türkiye ile sınırlı kakmayacağını, muvaffakiyet halinde “bütün cihan-ı medeniyetin ve bilhassa şark âleminin” bütün çehresini kökten değiştireceğini mektubunda şu cümlelerle ifade etmiştir:
“Binaenaleyh memâlik-i İslâmiyede tebarüz eden (ortaya çıkan) harekâtı milliyeyi bir teşkilâtı mahsusaya rapdetmek suretiyle tensik ve tevhid (bir nizama koyma ve birleştirme) emrindeki tasavvurat ve teşebbüsat dava-yı millîmizin galebe-i kat’îyesi (kesin galibiyeti) nokta-i nazarında ezher cihet müfid ve şayanı şükrandır. Bu babda sarfedilecek mesai ve himematın muhasala-i içtimaı düşmanı bîamanımız (amansız düşmanımız) olan İngiltere’nin tahribi bünyanı (bünyesinin tahribi) tahakküm ve salatanatına matuf olacağından husulü muvaffakiyet halinde bütün cihanı medeniyetin ve bilhassa şark âleminin çehre-i hâzırını esasından tebdil ve tağyir edecek (değiştirecek) mahiyette olan bu teşebbüsü muazzamanın idaresi bilistihkak (hakkı olarak) ve herhalde Türkiye Devletinin yeddi tedbir ve siyasetinde bulunmak tabiri sarihle ileride istiklal ve belki mevcudiyeti millîyemize muarız olabilecek diğer yabancı bir devlet ve milletin eline baziçei âmal (oyuncak) olmamak lâbeddir.” (age.shf.48-49)
Mustafa Kemal Paşa mektubunda Türkistan, Afganistan, Acemistan ve Hindistan’a uzanacak olan mücadelenin Rusları şüphe ve endişeye sevk etmemesi için Pan İslâmizm şeklinde sunulmasından kaçınılmasını istemiş ve mücadelenin maksadı hususunda dikkat edilmesi gerekenleri şöyle açıklamıştır:
“… hakikatı makâside de muvafık olacağı veçhile, İslâm ve gayri İslâm bütün şark akvamını (kavimlerini) çiftlik hayvanatı menzilesine indirmek isteyen İngiltere tahakkümüne karşı insanca temini mevcudiyet ve istirdadı hakkı istiklâliyet maddesi şeklinde gösterilmesine de bilhassa dikkat ve ehemmiyet atfedilmesi hususudur.
“Böyle bir maksat üzerinde ve bu şekil ve suret tahtında tensik ve tanzim edilecek şark harekâtı milliyesi için hedefi aslî İngiltere’yi Hindistan’dan tard ve teb’ide (çıkarmaya) müncer olacak bir hareketi muazzama-i müştereke ihdası olduğuna ve bu iştirâki mesai ve harekâtta en büyük âmili müessir Türkiye’nin asırlardan beri bütün Asya ve bilhassa Şark dillerinde destan olan şeref ve nüfuzu manevisi bulunduğuna göre, oradaki teşkilatın buradaki mukarrerat (kararlar) ve icraat ile hem ahenk olması muhtacı izah değildir.” (age.shf.49)
Mustafa Kemal Paşa, Enver Paşa’nın teşebbüs ve icraatının başarılı olmasını canı gönülden istediğini ve karşılıklı haberleşme isteğini şu cümlelerle ifade etmiştir:
“Şu halde Ankara Hükûmeti tecelli ve temadisini (sürmesini) eczanı dil temenni ettiği muvaffakiyatı devletlerine ait (Enver Paşa kastediliyor) teşebbüsat ve icraat hakkında muntazaman verilecek malumat ve tafsilata her zaman intizar edeceği gibi muhafaza-i mevcudiyeti millet (milletin mevcudiyetinin muhafazası) ve muktezayı asra göre temdidi bünyanı devlet emrinde buraca vaki olacak teşebbüsat ve icraat hakkında bu bilmukabele (karşılıklı) muntazaman itayı kasit ve mesai temin etmeyi pek münasip görürüm.” (age.shf.49)
Bütün bu karşılıklı yazışmalar, Batı Avrupa’da ve Şarkta faaliyet gösteren İttihatçı liderler ile Mustafa Kemal Paşa arasında gerek düşman algılaması, gerekse mücadele sahaları ve yöntemleri hususunda bir mutabakat bulunduğunu ortaya koymaktadır. Yazışmalarda, emperyalizm ve kapitalizmin temsilcisi olan, amansız düşman İngiltere’yle mücadele etmek üzere, üçlü bir alan paylaşımı yapıldığı görülmektedir. Buna göre, Mustafa Kemal Paşa hem Anadolu Hareketini yönetecek hem de Arap dünyası ile ilişkileri koordine edecektir. Talat Paşa Berlin’de, Şark Kulübü (Orient Klub) bünyesinde, batılı devletlerinin işgali altındaki bütün doğu devletleri temsilcilerini bir araya getirecek ve bu ülkelerde direniş örgütleyecektir. Enver Paşa Moskova’da İslâm İhtilal Cemiyetleri İttihadı kurarak, işgal altındaki İslâm ülkelerini Batı müstemlekeciliğine karşı isyana (kıyama) hazırlayacaktır. Cemal Paşa Türkistan ve Afganistan’da ordu teşkil ederek, Hindistan’da İngilizler aleyhine isyanlar teşvik edecektir.
Ne var ki, 1921 yılı ortalarına kadar devam eden işbirliği ve dayanışma dönemi, bu tarihten sonra bozulacaktır. “Dâhildekiler” ile “Hariçtekiler” arasındaki mutabakatın bozuluş nedenlerini bir sonraki yazımızda ele alacağız.
Yararlanılan kaynaklar:
Hüseyin Cahit Yalçın; İttihatçı Liderlerin Gizli Mektupları, Temel Yayınları, 2002.
Kâzım Karabekir; İstiklâl Harbimizde Enver Paşa ve İttihat ve Terakki Erkânı, Menteş Kitabevi, 1967.
İlhan Tekeli-Selim İlkin; Kurtuluş Savaşında Talat Paşa ile Mustafa Kemal’in Mektuplaşması, Belleten C:XLIV Nisan 1980.
Prof.Dr.Metin Hülagu; İslam Birliği ve Mustafa Kemal, Timaş Yayınları, İstanbul-2008.
Yrd. Doç. Dr. Hülya Baykal; Milli Mücadele Yıllarında Mustafa Kemal Paşa İle Cemal Paşa Arasında Yazışmalar, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 14, Cilt V, Mart 1989.
*Bu yazı 10 Kasım 2009’da Haber10 sitesinde yayınlanmıştır.