Okuma Süresi: 4 dakika

22 Mart Cuma günü akşamı, Kremlin’e 20 km uzaklıktaki Crocus City Holl-Belediye Kültür Merkezi konser salonu terörist bir saldırıya uğradı, saldırı sonrasında binada büyük bir yangın çıktı. Rus medyası silahlı 4 kişinin otomatik silahlarla ateş açtığını ve el bombası veya yangın bombası atarak yangına yol açtığını bildirdi.

Saldırı sonucu, 6 bin kişinin bulunduğu konser salonunda maalesef 143 kişi öldü, yüzlerce kişi de yaralandı.

Saldırıyı hemen üstlenen DEAŞ

Saldırıyı DEAŞ’ın üstlendiğini ilk duyuran Fransız resmi ajansı AFP oldu.

DEAŞ’a bağlı Amaq haber ajansı da Telegram’da yayınladığı açıklamada “İslam Devleti savaşçıları, Rus başkenti Moskova’nın eteklerinde Krasnogorsk şehrinde büyük bir Hıristiyan topluluğuna saldırdı, yüzlerce kişiyi öldürüp yaraladı ve üslerine güvenli bir şekilde çekilmeden önce büyük yıkıma neden oldu” açıklamasıyla, bir Müslüman-Hristiyan çatışması körükleyecek ifadelerle saldırının sorumluluğunu üstlendi.

Saldırıyı gerçekleştirdiğinden şüphelenilen 4 kişi, olay gecesi Rusya’nın Ukrayna sınırı yakınında Bryansk bölgesinde yakalandı. Federal Güvenlik Servisi(FSB), suçluların “Rusya Federasyonu-Ukrayna sınırını geçme niyetinde olduklarını ve Ukrayna tarafıyla temaslarda bulunduklarını” iddia etti.

Tacik vatandaşı oldukları söylenen saldırganların ikisi ifadelerinde, Telegram’dan bir ay önce kendileri ile iletişime geçen şahısların para için insanları öldürmeyi teklif ettiğini, teklifi kabul ettiklerini ve paranın yarısını aldıklarını anlattılar. Dedikleri doğruysa, bu terörist bir saldırıdan ziyade kiralık katil işi görünüyor. DEAŞ zaten her kanlı operasyonun fatura edildiği malum bir adres, nasıl olsa sorgulama yapmadan alıcısı çok.

Putin’e göre saldırı, Rusya’ya gözdağı vermek için düzenlenen “gösteri infazı”

22 Mart saldırısı, 15-17 Mart’ta yapılan başkanlık seçiminde oyların yüzde 87’sini alarak yeniden devlet başkanı seçilen Vladimir Putin’in sevincini kursağında bıraktı.

Putin saldırı ile ilgili yaptığı açıklamada: “Dikkatlice planlanmış bir terör saldırısının yanı sıra önceden hazırlanmış bir toplu insan katliamıyla karşılaştık. Suçlular soğukkanlılıkla ve kasıtlı bir şekilde vatandaşlarımızı, çocuklarımızı yakın mesafeden vurarak öldürdü. Bir zamanlar işgal altındaki topraklarda katliam yapan Naziler gibi, kanlı bir gözdağı eylemi olan ‘gösteri infazı’ düzenlemeyi planladılar.” dedi.

“Rusya’ya, halkımıza yönelik bu saldırıyı hazırlayan, teröristlerin arkasında duran herkesi tespit edip cezalandıracağız. Tekrar ediyorum, Rusya’ya ve halkımıza bu darbeyi, bu zulmü hazırlayan, teröristlerin arkasında duran herkesi tespit edip cezalandıracağız” diye konuştu.

Putin’in konuşmasından, DEAŞ’in üstlenmesine rağmen planlayıcısının onlar olduğuna inanmadığı, arkasında duran başkalarının olduğuna ve bunların Rus halkına gözdağı vermek için profesyonelce ‘gösteri infazı’ tertip ettiklerine inandığı ortaya çıkıyor. “Nazi” vurgusuyla da saldırının arkasında duranlardan birisinin Ukrayna olduğunu işaret ediyor.

Ukrayna Dışişleri Bakanlığı ise, Crocus City Hall konser salonuna düzenlenen terör saldırısıyla ilgilerinin bulunduğuna ilişkin suçlamaları reddettiklerini bildirdi.

Saldırıdaki güvenlik zafiyetleri, muhtemelen bu operasyonu gerçekleştirenlerin, planlayanların Rus güvenlik güçlerinin, birimlerinin bir kısmından da yardım, destek almış olduklarını gösteriyor. Bu durum, savaş halinde olan Rusya için hiç de iç açıcı bir görüntü değil.

7 Mart’ta ABD’nin saldırı ihbarına duyulan şüphe

Rusya’da bir başka şüpheli olarak ABD görülüyor. Saldırının ertesi günü ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Adrienne Watson, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, ABD Hükümeti’nin Mart ayı başlarında Moskova’da konserler de dahil olmak üzere büyük etkinlikleri hedef alan planlı bir terör saldırısı hakkında bilgi sahibi olduğunu, ‘uyarma yükümlülüğü’ politikası uyarınca bu bilgiyi Rus yetkililerle paylaştığını açıkladı. ABD Dışişleri Bakanlığı ve ABD’nin Moskova Büyükelçiliği’nden 7 Mart’ta yapılan açıklamalarda Rusya’daki ABD vatandaşları için uyarı yapılarak “aşırılık yanlılarının Moskova’da konser gibi büyük etkinlikleri hedef alabileceği” ifade edilmişti.

ABD’nin ardından İngiltere, Almanya, İsveç, Letonya, Çekya, Kanada ve Güney Kore’nin Moskova Büyükelçilikleri de Rusya’daki vatandaşlarına dikkatli olmaları uyarısında bulunmuştu.

Ancak Putin, 19 Mart’ta FSB Yönetim Kurulu toplantısında yaptığı konuşmada, Batılı yapıların Rusya’daki olası terör saldırılarına ilişkin açıklamalarını provokatif olarak nitelendirmiş ve “Bütün bunlar doğrudan şantaja ve toplumumuzu korkutma ve istikrarsızlaştırma niyetine benziyor” demişti.

Saldırıyı DEAŞ’in yaptığından emin olanlar

ABD istihbaratı “saldırının DEAŞ tarafından düzenlendiğinden şüphe duyulmasını gerektirecek bir durum olmadığını” öne sürdü. Yani, herkesin bu saldırıyı DEAŞ’in yaptığına inanmasını bekliyorlardı. Tabii ki, DEAŞ’in Barack Obama ve Hillary Clinton tarafından kurulduğunu ifşa eden eski ABD başkanı Donald Trump’ın açıklamalarını, Eski Irak Başbakanı Nuri el-Maliki’nin DEAŞ’in 2012 yılında Anbar vilayetinde ABD tarafından kurulduğunu söylediğini hatırlayanları, ABD istihbaratının açıklaması gülümsetmiş olmalıdır.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova da resmi Telegram kanalından yaptığı açıklamada imalı şekilde, ABD’nin Moskova’daki saldırıyı gerçekleştiren teröristleri DEAŞ ile ilişkilendirmesinin unutulmaması gerektiğini vurguladı. Zaharova, Moskova saldırısına ilişkin kaleme aldığı yazıda, “Amerikalı siyaset mühendisleri, Crocus Belediye Binası saldırısının DAEŞ terör örgütü tarafından gerçekleştirildiği masallarıyla kendilerini köşeye sıkıştırdılar” ifadelerini kullandı.

DEAŞ’ın Horasan kolunun dehşet verici büyüklükteki eylemlerini daha çok ABD ve İsrail’in hasım olarak gördüğü Türkiye, İran ve Rusya’da gerçekleştirmesi dikkat çekici. Afganistan’da ABD işgali sırasında 2014 yılında kurulan DEAŞ-Horasan kolu, eylemleriyle ABD ve Batının kullanışlı bir aparatı oldu, 2 milyarlık İslam dünyasında kendilerine uygun birçok kansız, imansızı buldular.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron da 23 Mart’ta yaptığı açıklamada, DEAŞ’in Moskova’da gerçekleştirdiği terör saldırısını kınayarak, saldırıda hayatını kaybedenlerin aileleri, yaralılar ve Rus halkıyla dayanışma içerisinde olduklarını belirterek saldırıyı yapanın DEAŞ olduğundan emin olanlardandı.

Bu saldırı ile ne hedeflenmiş olabilir?

İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’de Filistin halkına uyguladığı soykırım, bütün dünya halklarını infiale sürükledi ve ABD, İngiltere, Almanya, Fransa gibi birkaç Batılı devlet dışında bütün devletleri bu zulmü durdurmak için ayağa kaldırdı. Yazımız itibariyle, 33 bine yaklaşan ölümlerin büyük bir kısmını bebek, çocuk ve kadınlar oluşturuyor. Saydığımız devletler artık, uluslararası hiçbir anlaşmaya uymayan, BM kararlarına uymayı reddeden İsrail’in soykırım suçunda suç ortağı olarak görülüyorlar. Gerek kendi halkları gerekse uluslararası toplumun muazzam baskısı altındalar.

Moskova’da gerçekleştirilen bu saldırı ile dünya gündemini değiştirip, Gazze savaşının ikinci plana atılmasının hedeflenmiş olması en büyük ihtimaldir. Bu sonuç, bir yandan İsrail destekçisi ülkeleri içeriden ve dışarıdan gelen baskılar karşısında rahatlatırken dikkatlerin üzerinden çevrildiği İsrail’in Refah’ı işgal etmesini de kolaylaştıracaktır.

Saldırıyı DEAŞ’in yaptığına dünya kamuoyu ikna edilebilirse, Gazze savaşı sırasında oluşan Hristiyan halkların Müslümanlara ve İslam’a yönelik sempatisi de kırabilir diye hesaplanmış olmalıdır. Nitekim, saldırıyı üstlenen DEAŞ’ın telegram hesabında kullandığı Hristiyan düşmanı dil buna işaret ediyor.

Öte yandan, bu korkunç saldırıyla tahrik edilen Rusya’nın, arka planda fail olarak kabul ettiği Ukrayna’ya saldırısı intikam duygusuyla şiddetini artıracak, bir barış ihtimali kısa dönem için ortadan kalkacaktır. Savaşın Avrupa’ya sıçraması da yabana atılacak bir ihtimali olmayacaktır. NATO’nun dağılması tehlikesine karşı bir Avrupa ordusu kurmakta zorlanan Fransa, Almanya, İtalya gibi devletler, askerlik yapmaya yanaşmayan halklarını açık Rus tehdidine karşı savaşmaya ve savunma bütçesini artırmaya razı edebileceklerdir. Muhtemelen Macron yeni bir Napolyon olmaya heveslenecektir.

ABD’ye gelince, savaşta vekil güçlerce yıpratılmaya devam eden bir Rusya, elbette ki Washington tarafından ideal bir hasım olarak görülecektir. Gündemin Gazze’den Rusya’ya kayması en çok, İsrail’in suç ortağı ABD’yi rahatlatacaktır.

Sonuç olarak bu oyun tutmaz!

Saldırının, Müslümanların Hristiyanların düşmanı olduğu algısı oluşturmak üzere organize edildiği açıktır.

Rusya-Ukrayna Savaşı başlamasından bu yana Müslüman ülkeler ABD ve Avrupa’nın Rusya’ya yaptırımlarına uymadılar. BMGK üyesi Rusya da Filistin-İsrail savaşında Batı’ya rağmen İsrail’e destek olmadı, Filistinlilerin yanında yer aldı. Moskova’daki vahşi saldırıyı planlayan ve uygulayan devletler saldırıyı Müslümanlara fatura ederek Rusya’nın İslam ülkeleri ile ilişkilerini bozmak istedi.

Ancak, Putin’in saldırı sonrası yaptığı açıklamaların gösterdiği üzere, Rusya bu tuzağa düşmeyecektir!

Kategoriler: Yazılar