Zannedildiği gibi ABD, İsrail kurulduğundan beri onu ne pahasına olursa olsun destekleyen bir politikaya sahip değildi. Hatta II. Dünya Savaşı sonrasında iş başında bulunan Amerikan devlet bürokrasisi Filistin’de bir İsrail Devleti’nin kurulmasına karşıydı.
Avrupa’da yükselen Yahudi düşmanlığı sebebiyle 1930’lar boyunca Yahudiler ABD’de öne çıkmamaya dikkat ettiler, ta ki Aralık 1941’de ABD’nin II. Dünya Savaşı’na katılmasına kadar. Bu tarihten sonra Amerika’nın Siyonist Yahudi toplumu hareketlendi ve örgütlendi. 1942 Mayıs’ında, New York City’deki Biltmore Hotel’de Biltmore Programı’nı kabul ederek Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını desteklemek için karar aldılar. Avrupa’da artan Yahudi karşıtlığı sebebiyle Dünya Yahudi Kongresi’nin merkezi 1940 yılında New York’a taşındı.
1943’te kurulan “American Zionist Emergency Council/Amerikan Siyonist Olağanüstü Komitesi” (AZEC) İsrail devletinin kurulmasına destek sağlamak üzere Washington’da ilk lobicilik faaliyetlerine başladı.
ABD bürokrasisi Filistin’de İsrail devleti kurulmasına karşıydı
İsrail’in bağımsızlığı 14 Mayıs 1948’de ilan edildiğinde ABD Başkanı Harry S. Truman (1945-1953) İsrail’in bağımsızlığını hemen tanıdığını açıklamıştı ama bu “defacto” bir tanımaydı. O zamanki ABD Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve CIA “Amerika’nın güvenliği açısından Filistin’de Bir Yahudi Devletinin kurulması çıkarlarımıza aykırıdır” görüşündeydi. ABD sivil ve askeri bürokrasisi Filistin’de biri Arap diğeri Yahudi olmak üzere iki devlet kurulmasını öngören Birleşmiş Milletlerin kararının (29 Kasım 1947 tarihli BM Genel Kurulu’nun 181 (II) sayılı kararı) hayata geçirilmesini durdurmaya çalıştılar. Washington bürokrasinin İsrail aleyhtarı bu tutumu, Siyonist Yahudi lobisinin tesiriyle yer yer Yahudi yanlısı tutum alan Beyaz Saray ve Kongre üyelerinin yaklaşımı ile ters düşüyordu.[1]
CIA’nın İsrail Devleti kurulmasını engelleme çalışmaları
İsrail’in kurulmasına engel olmak için ABD’de Siyonizm karşıtı örgütler kuruldu ve 1947’de yeni kurulmuş bulunan ABD İstihbarat Örgütü (CIA) tarafından bu örgütler desteklendi.
1948 yılında ABD’de kurulan “Committee for Justice and Peace in the Holy Land” (Kutsal Topraklarda Adalet ve Barış Komitesi) bunlardan birisiydi. Bu komite, 29 Kasım 1947 tarihli BM Genel Kurulu’nun Filistin Bölünme Planı’nı iptal ettirmek için lobi yapmak üzere kurulmuştu.
Bu komitenin Başkanı Virginia Gildersleeve, Başkan Yardımcısı Harry Fosdick, icra direktörü eski ABD Başkanı Theodore Roosevelt’in torunu Kermit Roosevelt’ti. Kermit. II. Dünya Savaşı’ndan beri orduda istihbarat subayı olarak görev yapıyordu, 1950 yılında CIA’nın Politika Koordinasyon Ofisi’nde işe alındı. Daha sonra, CIA’nın Ortadoğu’daki gizli operasyonlarının ilk başkanı oldu, kuzeni Archie Roosevelt de bir Ortadoğu uzmanı ve Beyrut istasyonunun şefiydi. Kermit, İngiltere ve Fransa’nın etkisinden çıkan Arap ülkeleriyle ABD’nin ittifak kurması ve büyük petrol kaynaklarına sahip bölgenin SSCB kontrolüne girmesinin önlenmesi fikrine sahipti.
Komite, %30 nüfusa sahip Yahudilere Filistin topraklarının %52’sinde İsrail devleti kurulmasına izin veren BM kararını adil olmayan Siyonist bir plan olarak ABD’nin askeri, stratejik ve ticari milli çıkarlarına doğrudan aykırı olduğu görüşündeydi. Bu görüş çerçevesinde Siyonist karşıtı Amerikan Yahudilik Konseyi (AJC) ve Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle yakın koordinasyon içinde çalıştı.
ABD Komünist Partisi (CPUSA)’de kararlı bir şekilde Siyonist karşıtıydı ve BM kararını Arap kitlelere yönelik emperyal İngiliz sömürgeci baskısının bir parçası olarak görüyordu.
Siyonizm karşıtı lobi faaliyetlerine rağmen Filistin topraklarında 1948’de İsrail Devleti kuruldu.
Kermit Roosevelt, görünüşte İsrail’deki Hıristiyanlara yardım etmek için 1949’da “Holy Land Christian Committee/Kutsal Toprak Hıristiyan Komitesi (HELP)” adı altında İsrail karşıtı yeni bir örgüt kurdu. Anti-Siyonist Yahudileri de bünyesine dahil etmeye özen gösteren HELP, bir zamanlar Amerikan Yahudilik Konseyi’nin başkanı olan Lessing J. Rosenwald, eski bir Dışişleri Bakanlığı ve OSS yetkilisi ve CIA’nın gelecekteki yöneticisi Allen Dulles, Suudi Arabistan Krallığı tam yetkili eski ABD Bakanı ve Aramco danışmanı olan CIA çalışanı William A. Eddy tarafından kuruldu ve yönetildi.
Kermit Roosevelt, 1951 yılında bir grup eğitimci, ilahiyatçı ve yazarla birlikte “American Friends of the Middle East/Orta Doğu’nun Amerikan Dostları” (AFME) teşkilatını kurdu. AFME çizgi olarak Kutsal Topraklarda Adalet ve Barış Komitesinin devamıydı.
Kermit gibi CIA içindeki antisiyonistler, bu gruplar ve Amerikan Yahudilik Konseyi lideri Haham Elmer Berger gibi Siyonizm karşıtı aktivistler aracılığıyla CIA’nın Ortadoğu prizmasını şekillendirmeyi başardılar. AFME, politika yapıcılarını, gazetecileri ve diğerlerini siyonist etki altındaki ön yargılarının değiştirilmesi konusunda eğitilmesine öncülük etti.
Aralık 1958’de AFME, grubun kurucu değerlerini etkili bir şekilde ifade eden “Story of a Purpose/Bir Amacın Hikayesi” adlı bir broşür hazırladı. Broşürde, Arap milliyetçiliğine sempati ve Arap birliğine yönelik çaba, sömürgecilik ve emperyalizmin son kalıntılarının reddedilmesi, Filistin Sorununun Orta Doğu sorunlarının tam kalbi olduğu ve ABD’nin dostane ve sempatik bir tarafsızlık politikası uygulaması gerektirdiği inancını yaygınlaştırmaya çalıştı. [2]
1967’ye kadar ABD Başkanları Dwight D Eisenhower, John Fitzgerald Kennedy ve Lyndon Baines Johnson’un yönettiği Amerika Birleşik Devletleri’nin İsrail ile ilişkileri siyaseten tereddütlüydü. Bunda, Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve istihbarat birimlerinin İsrail devletiyle kurulacak olumlu ilişkileri milli menfaatlere aykırı bulan yaklaşımlarının etkisi büyüktü.
Franklin Delano Roosevelt (1933-1945) dönemi
Siyonist lobilerin faaliyete geçtiği dönemde ABD Devlet Başkanı olan Franklin Delano Roosevelt (1933-1945), Yahudi liderlerle görüşmelerinde olumlu mesaj vermekle birlikte savunma ve dışişleri danışmanlarının tavsiyeleri doğrultusunda Batı çıkarlarına uygun düşmediği kanaatiyle Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasına destek vermedi.
Harry S. Truman (1945-1953) dönemi
Roosevelt’ten sonra başkan seçilen Harry S. Truman kişisel olarak Siyonizme sempati duyuyordu. 14 Mayıs 1948’de İsrail’in bağımsızlığı ilan edildiğinde, devlet bürokrasisinin engel olmaya çalışmasına rağmen şahsi inisiyatifi ile hemen tanıma açıklaması yaptı. ABD Dışişleri Bakanı George Marshall ve Savunma Bakanı James Forrestal Truman’ı uyararak, Yahudilere fazla ileri giden beyanlarda bulunmamasını istediler. 1948-1949 savaşı sırasında ABD İsrail’e silah desteği vermedi. Hem İsrail’e hem de Arap dünyasına silah ambargosu uyguladı.
Siyonist lobi (bilhassa Chaim Weizmann, Nahum Goldman ve David K. Niles) Başkan Truman’ı Siyonist davanın içine çekmek ve kararlarını etkilemek için oldukça gayret gösterdi.
Eisenhower (1953-1961) dönemi
34’üncü ABD Başkanı Dwight D Eisenhower (1953-1961), selefi Harry S. Truman’ın İsrail’i destekleme politikasının ABD’ye maliyeti olduğuna ve mesafe konulması gerektiğine inanıyordu. Nitekim, Truman’ın Ürdün Nehri üzerinde hidroelektrik santralı kurması için İsrail’e verdiği kredileri askıya aldı. Dışişleri Bakanı John Foster Dulles, Orta Doğu’ya yaptığı uzun gezide (Mayıs 1953) Arap liderlere “İsrail saldırganlığına karşı ABD’nin karşı koyacağını” söylemişti. Eisenhower yönetiminde İsrail’in çıkarlarını ya da ABD’nin İsrail’le ilişkisini savunan kimse yoktu. Hatta, Başkanı Eisenhower 1957’de İsrail’i Mısır topraklarından, Sina’dan çekilmeye zorlamak için tüm resmi ve özel yardımları kesmek ve İsrail’i BM’den çıkarmakla tehdit etmişti. Gerçekten de, İsrail’i bir sorun olarak görenler, Orta Doğu’ya ilişkin tüm karar alma mekanizmalarını kontrol ediyordu.[3]
Kennedy (1961-1963) dönemi
35’inci ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy, Dışişleri Bakanlığı ve Arap ülkelerindeki büyükelçilerin ABD’nin Orta Doğu’daki konumunu sarsacağı yönündeki muhalefetine rağmen Hawk uçaksavar füzesi gibi modern silahları İsrail’e satan ilk başkan oldu. Ancak, savunma silahları vermesi karşılığında Filistinli mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesi veya tazminat ödenmesi için İsrail’e çağrıda bulunması İsrail’i rahatsız etti.
Kennedy bir suikastle öldürülmesinden (22 Kasım 1963) yaklaşık 5 ay önce dönemin İsrail Başbakanı Levi Eshkol’a bir mektup göndererek İsrail’in nükleer çalışmalarına dair güvenilir bilgi elde edememeleri durumunda “Amerika’nın İsrail’e olan taahhütleri ve İsrail’i desteklemesi ciddi şekilde tehlikeye girebilir” diye uyardı. İsrail, Dimona Nükleer Reaktörü’ndeki çalışmalarının ortaya çıkmasından ve hesap istenmesinden memnun olmadı ve iş birliği yapmayı reddetti. Kennedy’nin İsrail yönetimine baskı yapması sebebiyle suikasta uğradığı yolundaki iddialar hep gündemde kaldı.
Lyndon Baines Johnson (1963-1969) dönemi
36’ıncı ABD Başkanı Lyndon Baines Johnson (1963-1969) İsrail’e yönelik kişisel sempatisine rağmen başkanlık zamanında 1967’ye kadar İsrail ile stratejik bir ittifaka girmekten kaçındı. Başkanlığı döneminde, Dışişleri Bakanı Dean Rusk ve ABD Dışişleri Bakanlığı Arap-İsrail meselesinde tarafsız politika izlenmesinden yanaydı. Başkan, Kongre’nin İsrail’e silah satılması konusundaki baskısına direndi ve Arap-İsrail anlaşmazlığını “dondurucuda” tutma politikası izlemeye çalıştı. İsrail’in işgal ettiği topraklardan geri çekilmesini, mülteci sorununa adil bir çözüm bulunmasını, Arap devletlerinin İsrail’i tanıması ve İsrail’le barış anlaşmaları imzalamasını öngören Kasım 1967 tarihli 242 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararını da onayladı.
Bununla birlikte İsrail yönetimi, Abraham Feinberg, Arthur ve Mathilde(Irgun casusu) Krim gibi etkili ABD’li Yahudiler, Johnson ile kurdukları kişisel ilişkiler ile Başkanı yönlendirme ve istihbarat toplamada etkili oldular.[4]
Altıgün Savaşı’nı (1967) İsrail’in kazanmasından sonra Washington’da Arap devletleri ve İsrail arasında denge kurmaya çalışan politikalar terk edilerek İsrail yanlısı politikalar öne çıkmaya başladı.
CIA ve ABD bürokrasisinde anti-siyonistlerin tasfiyesi
1967 yılı ABD içindeki etkili Arap yanlısı lobinin gücünü yitirdiği yıl oldu. ABD’de yayımlanan Ramparts dergisinin CIA- AFME ilişkisini açığa çıkarması, aynı yıl İsrail’in Altı Gün Savaşı’ndaki zaferi ABD kamuoyunda beklenmedik şekilde İsrail sempatisini yükseltti. CIA içindeki antisiyonist ekip gücünü kaybederken Amerikan Siyonist lobisi ABD siyaseti, medyası ve bürokrasisi üzerinde güçlü bir hakimiyet kurdu. Birleşmiş Milletler Büyükelçiliği, Milli Güvenlik Konseyi Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın en önemli yerlerine Yahudi kökenliler getirilerek Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı’ndaki Siyonizm karşıtları etkisizleştirilmeye başlandı.
ABD ile İsrail arasında “Yahudi halkına sadakat, onun hayatta kalmasına bağlılık ve düşmanlarına karşı düşmanlık” olarak formüle edilen sadık ve uzun süreli bir bağlılık ilişkisinin yolu açıldı.
Sonuç
ABD Yahudileri, yaklaşık 7 milyon nüfusla Amerikan toplumun %2,1’ini teşkil etmelerine rağmen Amerikan kamuoyunu etkileme, siyaseti yönlendirme konusunda en etkili topluluktur. Temsilciler Meclisi ve Senato üzerinde sahip oldukları güç sayesinde ABD siyasetini İsrail lehine yönlendirmeyi, her görüşten kongre üyesiyle ilişki kurup iktidara kim gelirse gelsin Yahudi çıkarlarına hizmet etmelerini sağlamayı başardılar.
Etki gücü konusunda ABD Yahudileri, diğer diaspora Yahudileri ve İsrail Devleti ile el birliğiyle ve organize şekilde hareket etmektedir. WJC, AIPAC, JINSA, ADL, ZOA gibi Siyonist lobiler ABD siyasetini yönlendiren en güçlü Siyonist odaklardır.
Söz konusu lobiler, Müslüman dünyasını ve Ortadoğu’yu ortak medeniyetlerine karşı müşterek tehdit olarak gösterme, İsrail’i korumanın ABD çıkarlarını koruma olduğuna Amerikalıları inandırma ve güvenlik kaygılarını aynılaştırma konusunda çoğu zaman başarılı oldular.
Yahudiler, güçlü lobilerinin yanı sıra, sahibi oldukları ya da yöneticisi bulundukları televizyon, gazete, dergi ve sinema sektöründeki büyük şirketler eliyle ABD kamuoyunu her zaman İsrail menfaatlerini koruyacak tava getirdiler.
Kendilerinin demokratik değerleri savunan, ayrımcılık ve ırkçılık karşıtı, din, ifade ve insan hakları özgürlüklerini savunan bir topluluk olarak Amerikan değerlerinin en güçlü savunucusu olduklarına kamuoyunu inandırmaya çalıştılar. İsrail’in de bu ortak değerlere sahip Ortadoğu’da tek demokratik ve laik devlet olarak ABD ile tüm ortak temel değerleri taşıması sebebiyle her ne şart altında olursa olsun ABD tarafından korunması ve desteklenmesi gerektiğini propaganda ettiler.
Ne var ki, 6 Ekim “Aksa Tufanı”ndan sonra İsrail’in Filistin halkına karşı işlediği vahşi insanlık suçları, hahamların bebek ve kadınları öldürmenin Tevrat’ın emri olduğunu söyleyerek katliamları din üzerinden meşrulaştırmaları, Filistin halkının topraklarından sürülmesinin hedefe konulması, İsrail ve diaspora Yahudilerinin İsrail devlet terörüne karşı sesini yükseltenleri baskı altına alınarak susturmaya çalışmaları, Siyonist lobinin onlarca yıllık propagandasının sahteliğini gözler önüne sermiştir. Yapılan anketler, Amerikan halkının gözündeki bağı çözdüğünü ve Siyonist vahşet karşısında vicdanların harekete geçtiğini göstermektedir. Bu uyanış karşısında şaşkına dönen Yahudi diasporası gücünü ve kendine güvenini hızla kaybetmektedir.
Ulusal Güvenlik Konseyi, Dışişleri Bakanlığı, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı, Adalet Bakanlığı, ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI) gibi değişik devlet birimlerinde çalışanlar yayınladıkları bildiriler ve gönderdikleri mektuplarla Biden’ın İsrail zulmünü destekleyen politikalarını protesto etmiştir. Bu cesur itiraz açıklamaları, ABD devlet kurumlarının Siyonist kuşatmadan kurtulup ulusal menfaatlerini koruma yönünde harekete geçeceklerinin işaretlerini vermektedir. Yazımızda bahsettiğimiz üzere, ABD devleti içinde 1967’den itibaren Siyonist baskı altına alınan böyle bir damar zaten mevcuttur.
Aksi takdirde, körü körüne İsrail’in kuyruğuna takılmak uğruna ABD, 2 milyar nüfuslu İslam aleminin, mazlum Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarının nefretini kazanmaya devam edecektir.
Dipnot
[1] İsrail’in Kuruluş Mucizesi – Amerikan Bürokrasisinin Engellemelerine Rağmen
https://www.turkisrael.org.il/single-post/i%CC%87srail-in-kurulu%C5%9F-mucizesi-amerikan-b%C3%BCrokrasisinin-engellemelerine-ra%C4%9Fmen
[2] Bkz. The Early CIA and Its Anti-Zionist Maneuvering
https://www.meforum.org/5030/early-cia-anti-zionism
[3] Which One of These Presidents Was Toughest on Israel?
https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/which-one-these-presidents-was-toughest-israel
[4] Bkz. https://history.state.gov/historicaldocuments/frus1964-68v18/summary
*Bu yazı, 09 Ocak 2024 tarihinde SDE web sitesinde yayınlanmıştır.
https://www.sde.org.tr/sinan-tavukcu/genel/abd-istihbarat-teskilati-cia-icinde-antisiyonist-siyonist-cekismesi-kose-yazisi-52365