Okuma Süresi: 13 dakika

12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen Sekizinci Türk Dünyası Zirvesinde “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi[1]nin adı “Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirilmiş, 2018’de gözlemci üye olarak katılan Macaristan’ın yanı sıra Türkmenistan’da bu yıl Teşkilata gözlemci üye kabul edilmiş, 2022-2026 Türk Devletleri Teşkilatı Stratejik Yol Haritası hazırlanması, üye ülkelerin gelecek 20 yıla ilişkin ortak tutumlarını şekillendirecek 2040 Vizyonu[2] da Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi’nde kabul edilmiştir. 

Zirvenin ardından yayımlanan 121 maddelik Bildirinin 9’uncu maddesinde, Kırgız-Tacik sınırındaki duruma barışçıl bir çözüm bulmak için Kırgız Cumhuriyeti’nin çabalarına desteklerini ifade ettikleri, bu bağlamda Kırgız Cumhuriyeti ve Tacikistan arasındaki diyaloğu memnuniyetle karşıladıkları; karşılıklı güveni güçlendirmek ve gelecekte çatışmalardan kaçınmak için iki tarafı gerekli adımları atmaya çağırdıkları ifade edilmiştir.

Gözlemci üye Macaristan ile birlikte yaklaşık 170 milyon nüfuslu Türk Dünyası, “Doğu-Batı güzergâhında Türk Dünyası’nın bölgesel ve küresel bir merkez olma” hedefine ulaşmak yolunda, üyeler arasındaki iç problemlerini çözüme kavuşturucu mekanizmalar oluşturmak ve ihtilafları çözücü rolünü göstermek durumundadır.

Bu hususta, Kırgızistan-Özbekistan-Tacikistan arasında Fergânâ Vadisi üzerinden yaşanan krizin çözüme kavuşturulması önem taşımaktadır. Tarihin her döneminde, Orta Asya’nın yerleşim birimleri içerisinde en kalabalık nüfusa sahip olan bu bölge, aynı zamanda Orta Asya’nın en zengin bölgesi de olagelmiştir. Fergânâ Vadisi günümüzde Çin’i, Hindistan ve Avrupa’ya bağlayan jeostratejik önemi dolayısıyla bütün büyük güçlerin dikkatinin üzerinde yoğunlaştığı bir havzadır. ABD ve koalisyon ortaklarının Afganistan’dan çekilmesinden sonra, Fergânâ Vadisi’nin Batı dünyası ve Çin-Rusya arasında bir çatışma bölgesi olacağı yolundaki beklenti ve tasarımların boşa çıkarılması şarttır.

Bu yazımızda, Fergânâ Vadisi’nin tarihi, iktisadi yapısı, demografisi ve bölgede yaşanmakta olan krizler ele alınmıştır.

Fergânâ Vadisi

Fergânâ Vadisi, kuzeyden Tanrı dağları (Tien-Şan), kuzeydoğudan Fergânâ dağları, güneyden Alay ve Türkistan sıradağları ile çevrilidir. Üçgen şeklindeki Fergânâ vadisi, kabaca 300 km. uzunluğunda, 70 km. genişliğinde olup yüzölçümü 22.000 km2’dir. Deniz seviyesinden 900 m yükseklikte bulunan bölgenin dağlarla çevrili olmasından dolayı dışa açılan tek çıkışı Khujand(Hucend) Geçidi’dir.

Orta Asya’nın en önemli tarım merkezi olan Fergânâ vadisinde pamuk, pirinç, meyve ve ham ipek üretimi gelişmiştir. Bunların yanında zengin bir maden potansiyeli de mevcuttur ve kömür, petrol, civa, antimon, ozokerit gibi madenler işletilir. Bölge, Orta Asya’nın en yoğun nüfuslu yörelerinden biridir; içinde Fergânâ, Endican, Hokand, Hîve, Mergīnân, Nemengân, Hikon, Kuvasay, Rişton, Hamza ve Yipan gibi önemli şehirler bulunmaktadır.[3]

Fergânâ Vadisi

Tarımsal verimlilik, Fergânâ Vadisi’ni Orta Asya’nın en yoğun nüfuslu bölgesi haline getirmiştir; bölgenin toplam nüfusunun neredeyse dörtte biri burada yaşamaktadır. Bir bütün olarak Orta Asya’nın nüfus yoğunluğu mil kare başına 40,8 kişi iken, Fergânâ Vadisi’nde mil kare başına 1.600 kişidir. Aynı zamanda Orta Asya’da nüfusu en hızlı büyüyen bölgelerden biridir ve son 10 yılda yüzde 32’lik bir nüfus artışı yaşamaktadır.[4] 

Seyhun Nehri’nin geçtiği Fergânâ Vadisi’nde, Özbekistan’ın zirai üretiminin %25’i, Kırgızistan’ın zirai üretiminin ise %50’si bu vadide gerçekleştirilmektedir. Tacikistan’ın işlenebilir topraklarının %70’i de yine Fergânâ Vadisi’nde yer almaktadır.

Fergânâ Vadisi’nin toprakları SSCB dağıldıktan sonra Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan devletleri arasında bölünmüştür. Vadideki nüfus; Kırgızistan nüfusunun (6,5 milyon) yarısını, Tacikistan nüfusunun (9,5 milyon) üçte birini, Özbekistan nüfusunun (33,5 milyon) ise dörtte birini teşkil etmektedir.

Fergânâ Vadisi Demografik Haritası

https://worldview.stratfor.com/article/central-asia-complexities-Fergânâ-valley

Fergânâ Tarihi

Tarihi süreçte İskitler, Moğollar, Sartlar, Soğdlar gibi birçok kavmin yaşadığı Fergânâ Vadisi, 649 yılında Göktürk Devleti hakimiyetine girdi.  658 yılında Batı Göktürk Devleti ortadan kalktıktan sonra bir Çin eyaleti haline geldi. Bir süre sonra bölgede tekrar Türk hakimiyeti kuruldu.

Fergânâ’ya ilk İslâm akınları 94 (712-13) yılında Kuteybe b. Müslim kumandasında yapılmaya başladı. Pek çok seferden sonra Fergânâ’da İslâm hâkimiyeti ancak IX. yüzyılda kesin olarak kurulabildi. Bölge İslamlaştıktan sonra Fergânâ önce Sâmânîler, ardından Karahanlılar tarafından yönetildi. 1141’den itibaren Karahıtayların hâkimiyetine giren bölgeyi daha sonra Moğollar ele geçirdi. Moğol dönemi, bölgenin 1370’lerde Timurluların hâkimiyeti altına girmesine kadar sürdü.

1500 yılında Fergânâ Vadisi’nin kontrolü Özbek Şeybânîler’in eline geçti ve hakimiyetleri 1599’a kadar sürdü. Şeybânîler devletinin ortadan kalkmasından sonra topraklar nüfuz sahibi birçok Hoca ailesi arasında bölüşüldü ve bölge Buhara’ya bağlandı.

XVII. yüzyılda vadiye Kazak ve Kırgız akınları başladı, ülkenin bir bölümü Kırgızların eline geçti. Aynı yüzyılın sonuna doğru Özbeklerin Ming kabilesine mensup Şâhruh, Hocaların hâkimiyetine son vererek merkezi Hokand olmak üzere Fergânâ Hanlığı veya Hokand Hanlığı adıyla bilinen Özbek Devleti’ni kurdu (1710).[5] Vadi, XVIII. yüzyılda Hokand Hanlığı’nın kurulmasından sonra Buhara ve Hokand Hanlıkları arasında sık sık mücadele sahası oldu ve el değiştirdi.

Bu mücadeleler dolayısıyla güçten düşen Hokand Hanlığı 1876’da Ruslar tarafından ilhak edildi ve bölge Rus işgalinden sonra Fergânâ Oblastı (eyaleti) olarak yönetildi. Hindistan’ı sömürge olarak elinde tutan İngiltere Krallığı, “Büyük Oyun”da Afganistan’ı kendi kontrolünde tampon bölge yapmak karşılığında Rus Çarlığının Türkistan’ı işgaline göz yumdu.

1917 Ekim devrimiyle Rus Çarlık yönetiminin Bolşevikler tarafından yıkılmasından sonra, 25 Kasım 1917’de Orta Asya’nın Bolşeviklere karşı politikasını tesbit etmek üzere Hokand’da IV. Türkistan Müslümanları Kongresi toplandı ve ardından Türkistan Millî Muhtariyeti ilân edildi. 1918 yılı başlarında Hokand’ı top ateşine tutan Bolşevikler, Ermeni Taşnakların da yardımıyla, Şubat 1918’de şehri yakıp, halkı kılıçtan geçirdiler. 1922’ye kadar Fergânâ bölgesi, işgale karşı direnen Türk Basmacılarıyla Rus hükümet kuvvetleri ve Bolşevikler arasında şiddetli mücadelelere sahne oldu.[6] Kanlı çatışmalardan sonra Hokand Bolşevik hakimiyetine girdi. Fergânâ bölgesinin Ruslarca istila edilmesinden sonra giderek artan bir şekilde Rus nüfusu bölgeye göç ettirildi.

Türkistan’da Sovyet Cumhuriyetlerinin Kurulması ve Sınır Düzenlemeleri

Bolşevik ihtilalinden sonra, Stalin’in “Milliyet Temelli Bölgesel” bir federasyon oluşturma düşüncesi, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin şekillenmesine yol açtı. 1917-1920 yıllarındaki Basmacı isyanlarını unutmayan Moskova, Orta Asya’da kendi gücüne meydan okuma potansiyeline sahip tek bir siyasi varlığın gelecekte ortaya çıkmasına önleyecek şekilde sınır düzenlemeleri yaptı.

Bolşevikler, Türkistan coğrafyasında 1924 yılında Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kara-Kırgızistan adlarıyla cumhuriyetler oluşturup bunların idari sınırlarını belirleyerek Moskova’ya bağladılar. 1929 yılında Orta Asya’da yeniden idari düzenlemeler yaparak bu defa Tacikistan’ı Özbekistan’dan ayırıp yeni bir cumhuriyeti olarak ilan ettiler, Kırgızistan’ın adını “Kazakistan”, Kara-Kırgızistan’ın adını da “Kırgızistan” olarak değiştirdiler.

1936 yılına gelindiğinde Moskova, Kırgızistan ile Kazakistan’a Sovyet Cumhuriyeti statüsü verip Orta Asya’daki cumhuriyetlerinin ülke sınırlarını kesinleştirdi. Sovyet yöneticileri her bir cumhuriyetin sınırlarını farklı etnik gruplar barındıracak şekilde belirlemeye özen gösterdiler.  Endişe duyduklarında ya sınırları değiştirdiler ya da devlet zoru ile cumhuriyetlere toplu etnik göçler gerçekleştirdiler. SSCB’nin ekonomik ihtiyaçlarını karşılayacak kaynak ve işgücü planlaması yapılırken işgücü ihtiyacını karşılamak üzere eski Türkistan’a bölge dışından nüfus aktarımı yaparak vadinin demografik yapısını değiştirdiler.

SSCB’nin dağılması ve Orta Asya cumhuriyetlerinde sınırların çizimi

SSCB’ye dahil 15 ülkeden 11’inin katıldığı (Rusya, Ukrayna, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan, Tacikistan, 

Ermenistan ve Moldova) 21 Aralık 1991 tarihli Alma Ata Zirvesi’nde SSCB′ye fiilen son verildi. Bu toplantıda; üye cumhuriyetlerin birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı gösterecekleri ve mevcut cumhuriyet sınırlarının değişmeyeceği, cumhuriyetlerin egemenliği ilkesinin korunacağı ve birbirleriyle eşit statüye sahip olacakları karar bağlandı.

20 Mart 1992 tarihinde Kiev’de imzalanan “Bağımsız Devletler Topluluğu Üyesi Devletlerin Devlet Sınırlarının ve Denizdeki Ekonomik Bölgelerinin Korunması Hakkındaki Antlaşma” ve 1995 yılının Mart ayında Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan devlet başkanları arasında Daşoğuz’da imzalanan ortak beyanname ile sınırların dokunulmazlığı ve toprak bütünlüğü prensibi teyid edildi.

Sovyetler Birliği’nin çöküşü, Orta Asya dahil olmak üzere eski Sovyet cumhuriyetlerinde milliyetçilik dalgasına yol açtı. SSCB’de çok ırklı bir toplum inşa etmeyi amaçlayan “ulusların dostluğu” ve “halkların kardeşliği” ideolojisi paramparça oldu. SSCB’nin kendisine bir tehdit oluşturmasın diye uyguladığı cumhuriyetleri etnik çeşitlendirme stratejisi, 1991 yılında bağımsızlığını kazanan cumhuriyetlerin ulus devlet oluşturmaları sırasında etnik çoğunluk ve azınlık topluluklar arasında çatışmaya ve istikrarsızlığa sebep oldu.

SSCB dağıldığında; Kırgızistan’ın nüfusu Kırgız %52, Rus %22, Özbek %13, Özbekistan’ın nüfusu Özbek %71, Rus %8, Tacik %5, Tacikistan’ın nüfusu Tacik %62, Özbek %24, Rus %7 idi.

2016 yılı itibariyle Kırgızistan’ın nüfusu Kırgız %73, Özbek %14,6, Rus % 6’dır. Rus nüfusunun göçlerle azaldığı ülkede, Özbek nüfus Fergânâ vadisinde Batken, Oş ve Celal-Abad şehirlerinde yoğun olarak yaşamaktadır.[7]

2017’de güncellenen resmi tahminlere göre Özbekistan’ın nüfusu Özbek %83,8, ikinci büyük etnik grubu teşkil eden Tacik nüfus ise %4.8’dir. Tacik nüfus Semerkant ve Buhara’da yoğunlaşmıştır. SSCB dağıldığında %8 olan Rus nüfusu göçlerle %2,4’e düşmüştür.[8]

2010 nüfus sayımına göre, Tacikistan nüfusunun ise, %84,3’ü etnik olarak Tacik, %12,2’si Özbek’tir. Ülkede Rus nüfusu %7’den %0,5’e düşerken Özbek nüfusu yarı yarıya azalmıştır.[9]

SSCB zamanında kurulan merkezi planlı ekonominin çökmesi sonucunda cumhuriyetler arasındaki ticaret, ulaştırma, finans işbirliği ortadan kalkmış, eski Sovyet düzeni ulus devletlere dönüşen Orta Asya Cumhuriyetleri arasında ihtilaf kaynağı haline gelmiştir.

Zira, Orta Asya Cumhuriyetlerinin sınır çizimleri ekonomik, coğrafi veya etnik gerçeklere bağlı kalarak düzenlenmemiş, o zamanki Moskova yönetiminin takdirine bağlı olarak şekillendirilmişti.

Sınırların belirlenmesi

SSCB döneminde Fergânâ Vadisi de karmaşık bir şekilde Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan devletleri arasında bölündü. 1999 yılına kadar ülke sınırları bir problem teşkil etmezken Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan sınırında bulunan “Batken Olayları”nın başlamasıyla birlikte, 1998-2000 yıllarına kadar bağımsızlık ve yeni vatandaşlık bilincinde olmayan halklar ayrışmaya başladı, sınırlar üç ülke arasında çözüme kavuşturulması gereken ciddi sorun haline geldi. Ülkeler arasında karşılıklı olarak, hudutları sınırlandırma (delimitation) ve işaretlendirme (demarcation) müzakereleri başlatıldı.

SSCB dağıldıktan sonra bağımsızlığını kazanan Özbekistan, sınır güvenliğini milliyetçilik ve ulusal çıkar kavramını güçlendirmek üzere kullanmaya yöneldi. İslam Kerimov döneminde Tacikistan ve Kırgızistan sınır hatları boyunca mayın döşenmesi, sık hudut karakolları kurulması ve sınır kontrolleri ile ulus devlet oluşumunun vazgeçilmez unsuru dış düşman algısı beslendi.[10]

1999 yılında Özbekistan yönetimi diğer Orta Asya devletleri vatandaşlarına vize uygulaması başlattı. 2000 yılında Rusya Federasyonu da 1992 tarihli Bişkek Anlaşması’ndan çekilerek Bağımsız Devletler Topluluğu bünyesindeki ülkelere vize uygulaması getirdi. Aynı dönemde, Tacikistan ve Kırgızistan’ın sınır güvenliği konusunda benzer sert uygulamalarda bulunmadığı görüldü.

Özbekistan-Kırgızistan ortak sınırı

Özbekistan-Kırgızistan ortak sınırı 1391 kilometredir. Ortak sınır anlaşmazlıklarının %85’lik (1170 km) kısmı 5 Eylül 2017‘de Bişkek’te iki ülkenin cumhurbaşkanları tarafından imzalanan anlaşmayla çözüme kavuşturuldu.

Özbekistan, sınır ihtilaflarının 1924-1927 dönemi belgelerine göre, Kırgızistan ise 1955 dönemi belgeleri temel alınarak çözülmesinden yana olmuştur. Kırgızistan’ın 1924-1927 dönemi belgelerine karşı çıkmasının nedeni, bu belgelere göre bugünkü Kırgızistan sınırları içerisinde olan Leylek ilçesinin tamamının, Batken ilçesinin üçte birinin ve Sülüktü şehrinin Özbekistan’a ait gözükmesinden dolayıdır. Bu topraklar 1955 yılında Moskova tarafından Kırgızistan’a verilmiştir.

Halen iki ülke arasındaki sınırlarda 36 tartışmalı alan bulunmaktadır. Tartışmalı topraklar arasında Ala-Buka, Aksı, Kadamcay, Batken ve Leylek bölgeleri de bulunmaktadır.

Özbekistan-Tacikistan ortak sınırı

Özbekistan-Tacikistan ortak sınırı 1332 kilometredir. 1924 yılında, Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulduğunda, bugünkü Tacikistan’ı da içinde barındırmaktaydı. 1929 yılında Moskova Tacikistan’ı Özbekistan’dan ayırınca, büyük bir Özbek nüfusu Tacikistan sınırları içerisinde kalırken çoğunlukla Taciklerin yaşadığı Buhara ve Semerkand şehirleri de Özbekistan’a verildi.

Günümüzde Tacikistan ile Özbekistan arasındaki temel sınır sorununu, nüfusunun yaklaşık yüzde 70’ini Özbeklerin teşkil ettiği, Tacikistan sınırları içerisindeki Hocent şehrinin aidiyeti konusu oluşturmaktadır.

Son dönem itibariyle, 6,5 milyon civarındaki toplam nüfusunun %25’i Özbek olan Tacikistan’ın Özbekistan ile ortak sınır anlaşmazlıkları müzakereler sonucunda büyük ölçüde çözüme kavuşturulmuş görünmektedir.

Kırgızistan-Tacikistan ortak sınırı

Kırgızistan-Tacikistan ortak sınırı 976 kilometredir. Bunun 504 kilometresinde iki ülke ihtilaflarını çözmüştür.  Kalan 472 kilometrelik sınır ise tartışmalı statüsünü korumaktadır. Sınır ihtilaflarının kaynağı, Moskova’nın 1924’te belirlediği cumhuriyet sınırlarında sonradan yaptığı değişikliklerdir. Tacikistan, sınırların 1924 yılı belgelerine göre belirlenmesini talep ederken Kırgızistan sınırların 1958-1959 ve 1989 yıllarındaki belgeler çerçevesinde çözülmesini istemektedir.

Fergânâ Vadisi’nde Çatışmaya Yol Açan Problemler

1. Vadinin etnik olarak parçalanması

Fergânâ Vadisi, tarihinin büyük bir bölümünde birleşik bir siyasi varlık altında yönetilmiştir. Antik çağdan itibaren Çin’den Orta Doğu ve Avrupa’ya İpek Yolu ticaretinde önemli bir yeri olan Fergânâ Vadisi, tarih boyu muhtelif işgallere uğrasa da, Fergânâ her zaman tek bir birim olarak yönetildi. 18. yüzyılda tek elden yönetim; doğu Özbekistan’ı, güney Kazakistan’ı, Kırgızistan ve Tacikistan’ın çoğunu içine alan Hokand Hanlığı ile devam etti. 19. yüzyılda Çarlık Rusya’sının Orta Asya’ya girmesi, bölgedeki siyasi kontrolü bir kez daha değiştirdi. Ancak Fergânâ Vadisinin bütünlüğü bozulmadan kaldı ve 1876’da eski Hokand Hanlığı’ndan Rus Türkistanı Fergânâ Eyaleti’ne dönüştü.[11]

Ancak Sovyetler döneminde, Fergânâ Vadisi’nin tek elden yönetilme geleneğine son verildi. Vadi, demografik ve tarımsal ağırlığı dikkate alınarak, ilk defa farklı otoriteler (Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan Sovyet cumhuriyetleri) arasında bölündü. Böylece Moskova, Sovyetler öncesi dönemlerde büyük ölçüde klan, bölge veya din (İslam) temelli kimliklere dayalı nüfusu, ulusal kimlikler üzerinden tanımlayıp ulusal sınırlar oluşturma sürecini başlattı.

Fergânâ Vadisi’nde Moskova’nın merkezi planlamasına bağımlı olarak yaratılan idari-ekonomik-ticari sistem, SSCB’nin dağıldığı 1991 yılına kadar nispeten bölünmemiş bir siyasi ve ekonomik birim olarak işledi. Sistem, Moskova’ya bağlı bütüncül bir ekonomik yapı olarak planlandığı için vadinin üç ulusal kimlikli cumhuriyet arasında paylaştırılması insan ve mal dolaşımına engel teşkil etmiyordu.

Ancak, Vadinin SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan üç ülke arasında paylaştırılması ve paylaşımda Sovyet haritacıların çizimlerinin esas alınması bölgede yaşayan halklar ve vatandaşı oldukları devletler arasında istikrarsızlık ve çatışmaların temel sebebi oldu.

Fergânâ Vadisi’nden geçen Sir-i Derya nehri ve kolları ile nehir boyunca devam eden yolların bir tarafının Kırgızlara diğer tarafının da Özbeklere verilmesi sebebiyle Kırgız ve Özbek köylerinin bir kısmı diğer ülke sınırları içerisinde kaldı. Nehirler ve derelerin Fergânâ Vadisi boyunca kıvrılarak bir ülke sınırından bir başka ülke sınırına girip az sonra diğer bir ülkeden çıkması, topraklarını sulayan köylüleri, hayvan otlatan çiftçileri, sınır işçilerini sıklıkla ve bazen aynı gün içerisinde vatandaşı bulunduğu ülkeden komşu ülkeye girip çıkmak zorunda bıraktı.

Fergânâ Vadisi’ni paylaşan Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan Cumhuriyetlerinin muhtelif gerekçeler ile uygulamaya koydukları kısıtlayıcı vize rejimleri, tarih boyunca tek otorite altında, çeşitlik içinde yaşamaya alışık Fergânâ halkının günlük hayatını derinden etkiledi, Vadi’deki insanların serbest dolaşımını ve hayatlarını giderek zorlaştırdı. Sınır sorunları, su sorunu, etnik gerilimler, serbest piyasa sistemine geçişten kaynaklanan pek çok ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlar, 1993 yılından itibaren ortak para birimi rubleden vazgeçerek üç devletin kendi milli para birimlerini yürürlüğe koymaları (Kırgızistan Som’u-1993, Özbekistan Som’u-1994, Tacikistan Somoni’si-2000) Fergânâ halkının sosyal ve ekonomik düzenini alt üst etti. Köylüler arasındaki su, yol, toprak ihtilafları bir anda halklar ve devletler arasında etnik çatışmalara dönüşüverdi.

Halen Özbekistan, Fergânâ Vadisi topraklarının %60’ına, Tacikistan %25’ine ve Kırgızistan %15’ine sahiptir. Fergânâ Vadisi’nin büyük şehirleri ait oldukları devletler itibariyle aşağıdaki gibidir.

Fergânâ Vadisi’nde; Özbeklerin çoğunluğunun yaşadığı Oş şehri (Vilayet nüfusunun %68.6’sı Kırgız, %28’i Özbek’tir) Kırgızistan sınırları içerisinde kalmış, Soh bölgesinin %95’i Tacik ve %5’i Kırgız olmasına rağmen, bu bölge Özbekistan sınırlarına dâhil edilmiştir. 

Her üç ülkenin nüfusları dikkate alındığında (Özbekistan 33 milyon, Kırgızistan 6,5 milyon, Tacikistan 9,5 milyon), Fergânâ Vadisi’nde yaşayan halkların nüfus olarak önemi yukarıdaki tabloda açıkça görülmektedir.

Özbek-Kırgız çatışmaları

Kırgızistan’ın ikinci büyük ve en eski şehri olan Oş (Osh), 1876’da Ruslar tarafından işgal edilmeden önce ağırlıklı olarak Özbeklerin yaşadığı bir şehirdi, 1936’da Kırgız Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (Kırgız SSC)’ne bağlandı. Kırgızların ağırlıklı olarak 1960’lardan sonra Oş’a yerleştiği biliniyor.

1990 yılında Oş ve çevre köylerdeki Özbekler Kırgızistan’dan ayrılıp özerk bir yapı oluşturmak için resmen SSCB Yüksek Sovyeti’ne müracaat ettiler. Ancak talepleri kabul edilmedi.

Özbekler ve Kırgızlar arasında, Haziran 1990’da Oş ve Uzgen şehirlerinde etnik çatışmalar çıktı. Resmi raporlara göre çatışmalarda çoğu Özbek 300 kişi öldürüldü, Oş bölgesinde olağanüstü hal ilan edildi. Çatışmalar, 80 dönümlük özelleştirilen bir arazinin bir Kırgız’a tahsisine Özbeklerin itirazından kaynaklanmıştı. Hükümetin Kırgızları önceleyen milliyetçi tutumu kısa zamanda etnik çatışmaya dönüştü. Binlerce kişi şiddet mağduru oldu.

Ülkenin güneyinde yaşayan Özbekler, Kırgızistan’da ekonomik hayata hakim olmalarına rağmen siyasette temsilleri sınırlandırılarak politik olarak marjinalleştirildiler.

Haziran 2010’da yine Oş kentinde Özbeklerin Kırgız kızlara tecavüz ettiği söylentileri sonucu meydana gelen Kırgız-Özbek çatışması hızla Fergânâ Vadisi’ne Celalabad, Uzgen ve Bazaar-kurgan gibi şehirlere sıçradı. Çatışmalarda yaklaşık 470 kişi öldü, 1.900 kişi yaralandı. Ölenlerin %74’ü Özbek’ti. Yüzbinlerce Özbek Özbekistan sınırına sığındı. Yöneticilerin sınırları açmaması bu kesimin Özbekistan’a karşı kırgınlığına ve yabancılaşmalarına yol açtı. Yönetimin, Kırgızların yoğun yaşadığı kuzey ile güney bölgeleri arasında Kırgızlar lehine ayrımcı politikayı devam ettirmesinin iç gerilimleri beslemeye devam edeceği öngörülebilir.

1999-2000’li yıllarda Batken’i işgal eden ve Kırgızistan üzerinden Özbek topraklarına girmeye çalışan Özbekistan İslami Hareketi (IMU)’nin ülkeye girişini önlemek için Özbekistan tarafından Kırgızistan sınırına mayın döşenmesi iki ülke arasında yeni bir gerilime yola açtı.

Kırgız-Tacik Çatışmaları

Sovyetler dağılmadan önce 1980’li yıllardan bu yana Kırgızistan’ın Batken bölgesinde yaşayan Kırgızlar ile Tacikistan’ın İsfara Bölgesinde yaşayan Tacikler arasında zaman zaman toprak sahipliği ve su kullanımından kaynaklanan, iki devlet sınır birliklerinin de dahil olduğu ciddi çatışmalar yaşanmaktadır.

Nitekim, Temmuz 1989’da, Tacikistan’ın kuzeyindeki Kırgızistan sınırındaki Isfara Raion’da Tacikler ile Kırgızlar arasında etnik çatışmalar çıktı. Bağımsızlık sonrası 1991 yılında Tacikistan’ın Kırgızistan’dan 10 ayrı bölgeye dönük toprak talebinde bulunması iki ülke arasında krize sebep oldu.

Etrafı Kırgız köyleri ile çevrili Taciklerin yaşadığı Voruh anaklavında da, yöre halkı arasında ulaşım, su ve toprak paylaşımından doğan çatışmalar kısa zamanda iki ülke arasında meseleye dönüşmektedir. Nitekim, 11 Ocak 2014 tarihinde Kırgızistan ve Tacikistan sınır birlikleri arasında bir silahlı çatışma olmuş ve 8 kişi ağır yaralanmıştır.

2.Suyun taksimi

Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasındaki en temel meselelerinin başında, bölgenin iki büyük nehri Amu Derya (Ceyhun) ve Sır-i Derya (Seyhun) sularının paylaşımı gelmektedir. 1.415 km uzunluğundaki Amu Derya, Tacikistan’dan doğarak Afganistan-Özbekistan sınırı boyunca akıp Türkmenistan’a girdikten sonra yeniden Özbekistan’ı geçerek Aral Gölü’ne dökülmektedir. 2.212 km uzunluğundaki Sir-i Derya ise, Kırgızistan’da doğup Tacikistan ve Özbekistan’ı geçtikten sonra Kazakistan’da Aral Gölü’ne ulaşmaktadır.

Amu Derya-Sir-i Derya Nehirleri

https://www.waterunites-ca.org/themes/29-the-amu-darya-and-the-syr-darya-central-asia-s-lifelines.html

1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılıp ulus devletlerin ortaya çıkmasının ardından Orta Asya’daki bölgesel su ve enerji dengeleri de bozulmuştur. Daha az tarım alanlarına sahip olan Tacikistan ve Kırgızistan mevcut su kaynaklarının beşte dördünü ellerinde tutarken Özbekistan bu suların beşte birden daha azını kullanabilmektedir. Kırgızistan’ın ve Tacikistan’ın su kaynakları üzerindeki mevcut barajlara ilaveten kurmayı tasarladıkları hidroelektrik santralleri, sulama kanalları, Özbekistan’ın zaten yetersizi olan su ihtiyacını azaltarak tarım üretimini tehlikeye sokmaktadır. Özbekistan, nehirler üzerinde kurulacak hidroelektrik santralleri ve sulama kanallarını kendi ekonomisi için tehdit olarak görmektedir.

Bahis konusu iki büyük nehirden sadece Sir-i Derya Fergânâ Vadisi’nden geçmekle beraber, iki nehrin kullanımına ilişkin üç ülke arasında mevcut olan sıkıntı, Fergânâ Vadisi’ndeki istikrarı doğrudan etkilemektedir. Kırgızistan ve Tacikistan sahip oldukları su kozunu Özbekistan’a karşı kullanmaktadır.

Merkezi Sovyet su kaynakları yönetim sisteminin yok olması, sınıraşan nehirler Sir-i Derya ve Amu Derya’nın akışını düzenlemek için Orta Asya’nın bağımsız devletleri arasında anlaşmaların yapılmasını gerektirmiştir. Bu ihtiyaç sonucu 1992 Alma-Ata Anlaşması ile Orta Asya’daki eyaletler arası su yollarının ve rezervuarların etkili kullanımı ve korunmasına yönelik kurallarla ilgili tüm konularda kararlar alan uluslar üstü bir organ olarak Eyaletler Arası Su Koordinasyon Komisyonu‘nu (ICWC) oluşturuldu. ICWC, su kotaları oluşturmak ve anlaşmazlıkları çözmek için yılda birkaç kez toplanan beş ülkenin her birinden su yönetimi organizasyonlarının başkanlarından oluşuyordu. Ancak ICWC, eyaletler arası su kütlelerinin işletilmesi konusunda yeterince etkin çalışamadı.

1996 yılında Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan liderleri yakıt ve enerji kaynaklarının kullanımı ve gaz boru hatlarının işletilmesi konusunda bir anlaşma imzaladılar. 1998, 2008 yıllarında konuya ilişkin yeni anlaşmalar yapıldıysa da Sir-i Derya’nın alt ve üst kesimlerindeki devletlerin çıkarlarının uyuşmaması nedeniyle anlaşmalar çoğunlukla uygulanamadı. Ortak su kaynaklarının dağıtılması meselesi çözülmedi.[12]

Her ne kadar Özbekistan ile Kırgızistan arasında su ve gaz takası konusunda karşılıklı taahhütler varsa da, herhangi bir sebeple Özbekistan’ın doğal gazı kesmesi durumunda Kırgızistan da Özbekistan’a su akışını durdurmakta ya da tersi durum söz konusu olabilmektedir.

Su zengini ama toprak fakiri Tacikistan ve Kırgızistan’da ekilebilir arazi sırasıyla %6,1 ve %6,6’dır. İki ülke Aral su kaynaklarının %75’ine sahiptir.[13]

3. Anklavlar

Anklav toprak, bir ülkenin başka bir ülke tarafından kuşatılmış toprak parçasıdır. Diğer devlet sınırları içerisinde kalan bu toprak parçası bir devletin toprağı olabileceği gibi bağımsız bir devlet de olabilir. Anklavlar her iki ülkenin karşılıklı ilişkilerini olumsuz etkileyen problem sahaları olarak ortaya çıkmaktadırlar.[14]

Fergânâ bölgesindeki anklavlar nüfus ve etnik kompozisyon olarak aşağıda gösterilmiştir.

Fergânâ Vadisinde AnklavlarFergânâ Vadisi’nde bulunan anklavlardan özellikle Özbekistan’ın Kırgızistan toprağındaki Soh ve Şahimardan anklavları, Tacikistan’ın Kırgızistan toprağındaki anklavı Voruh ve Kırgızistan’ın Özbekistan toprağındaki anklavı Barak, su kullanımı, toprak paylaşımı ve ulaşım sebebiyle yerel halklar ve devletler arasında sıklıkla çatışmaların yaşandığı yerlerdir.[15]

Fergânâ Vadisinde Anklavlar

https://caravanistan.com/wp-content/uploads/2014/06/ferghana-valley-enclaves.jpg

Kırgızistan toprakları içinde kalan, Tacik vatandaşlarının yaşadığı Voruh anklavı çatışmaların yaşandığı bir bölge olması açısından önemlidir. Anklavın etrafı Kırgız köyleri ile çevrili olup bu köylülerin ulaşım güzergahı Voruh’un içinden geçmektedir. Voruh’un Tacik vatandaşları ile Kırgız köylüleri (Kırgız vatandaşları) arasında sıklıkla ulaşım, su ve toprak paylaşımı gibi nedenlerle çatışma çıkmakta ve devletler arası meseleye dönüşebilmektedir.

Yine, Özbekistan ve Kırgızistan arasında da önemli bir ihtilaf konusu Soh anaklavıdır. 50 binden fazla Özbekistan vatandaşının yaşadığı bölgede, sıklıkla yerel halkla Kırgız sınır muhafızları arasında sorunlar yaşanmaktadır. Zaman zaman bölge halkının başlattığı protestolar, Voruh’takine benzer bir şekilde, Bişkek yönetiminin yol ve sınır kapatmasıyla sonuçlanmaktadır. 1999-2000 yıllarında “Batken olayları”nı gerekçe gösteren Özbekistan’ın Soh anklavını çevreleyen sınır hattına mayın döşemesi Kırgızistan yönetimi tarafından sınırlarına askeri bir müdahale olarak görülmüştür. Mayınlar 2004’ten itibaren temizlenmeye başlanmıştır.

Sonuç

Kırgızistan-Özbekistan ortak sınırındaki (1391km) anlaşmazlıklar 2012 yılında başlatılan müzakereler yoluyla tamamen çözülme noktasına yaklaşmıştır. 6,5 milyon civarındaki nüfusunun %25’i Özbek olan Tacikistan’ın Özbekistan ile ortak sınır (1332 km) anlaşmazlıkları da büyük ölçüde çözüme kavuşturulmuştur.

Sorunları, bölge ülke (Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan) yönetimlerinin kendi müşterek iradeleri ile çözme yaklaşımları son derece umut vericidir.  Ortak sınır anlaşmazlıklarının çözüme kavuşturulması, Fergânâ Vadisi halkını ve üç komşu devleti çatışmadan uzakta tutmada ve emperyal güçlerin üzerlerine oyun kurmalarını önlemede etkili olacaktır.

Ortaasya halklarının huzuru, komşu devletlerin (Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan) birbiriyle çatışmadan uzak tutulması bakımından her üç ülke yönetiminin âkil bakış açısıyla bölgeye yaklaşmaları, bölge dışı aktörleri dışarıda bırakarak, Fergânâ Vadisi’nde barış ve istikrarı sağlamaları ve sürdürmeleri önem taşımaktadır. Bu konuda Türk Devletleri Teşkilatı’nın problem çözücü rolü büyük önem taşıyacaktır.


Dipnotlar

[1] 3 Ekim 2009’da Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye arasında imzalanan Nahçıvan Anlaşması ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi adı ile kurulan teşkilat 2018’de Türk Keneşi adını almıştır.

[2] Türk Dünyası 2040 Vizyonu, https://www.turkkon.org/assets/pdf/haberler/turk-dunyasi-2040-vizyonu-2396-98.pdf

[3] Bkz. DİB Ansiklopedisi Fergânâ maddesi, https://islamansiklopedisi.org.tr/Fergânâ

[4] Central Asia: The Complexities of the Fergânâ Valley,

https://worldview.stratfor.com/article/central-asia-complexities-Fergânâ-valley

[5] Bkz. Hokand Hanlığı, https://islamansiklopedisi.org.tr/hokand-hanligi

[6] Bkz. Basmacı Hareketi, https://islamansiklopedisi.org.tr/basmaci-hareketi

“Baskın yapan, hücum eden” mânasına gelen Basmacı tabiri, Çarlık döneminde Ruslar tarafından Türkmenistan, Başkırdistan ve Kırım’da faaliyet gösteren çeteciler için asi, haydut suçlaması için kullanılmıştır.

Rus hakimiyetine karşı savaşan Basmacı hareketlerinin tek gayesi, “Türkistan Türkistanlılarındır” sloganında ifadesini bulan, Türkistan’ı Ruslar’dan kurtararak istiklâline kavuşturmaktı.

Basmacı Hareketi 1918 yılında Korbaşı Ergaş’ın liderliğinde Hokand şehrinde başladı ve kısa zamanda diğer bölgelere de yayıldı. Enver Paşa’nın 8 Kasım 1921’de Türkistan’a gelip başa geçmesiyle Basmacı-Rusya savaşı daha da şiddetlendi, Sovyet ordusu önemli kayıplar verdi ve 19 Nisan 1922’de barış istemek zorunda kaldı. Fakat Enver Paşa, “Barış antlaşmasının ancak Türkistan topraklarındaki Sovyet askerlerinin çekilmesinden sonra söz konusu olabileceğini belirterek” bu teklifi reddetti. Bu sıralarda Semerkant şehrinde Türkistan Türk Müstakil İslâm Cumhuriyeti kurulmuştu. Enver Paşa’nın Belcuvan’a giren bir Sovyet birliğine karşı savaşırken 4 Ağustos 1922’de şehid olmasıyla Basmacılar Hareketi güç kaybetti ve dağıldı.

[7] https://minorityrights.org/country/kyrgyzstan/

[8] https://minorityrights.org/country/uzbekistan/

[9] https://minorityrights.org/country/tajikistan/https://minorityrights.org/country/tajikistan/

[10] Borders in the Fergânâ Valley: an inevitable source of conflict?,

http://www.geopolitika.lt/?artc=6497

[11] Bkz. Central Asia: The Complexities of the Fergânâ Valley,

https://worldview.stratfor.com/article/central-asia-complexities-Fergânâ-valley

[12] Bkz. БОЯРКИНА Оксана, Конфликты в Средней Азии на примере Ферганской долины

(BOYARKINA Oksana, “Fergânâ Vadisi örneğinde Orta Asya’daki çatışmalar”).

http://svom.info/entry/713-konflikty-v-srednej-azii-na-primere-ferganskoj-dol/

[13] Water disputes in Central Asia Rising tension threatens regional stability, EPRS Briefing October 2015. https://www.europarl.europa.eu/RegData/etudes/BRIE/2015/571303/EPRS_BRI(2015)571303_EN.pdf

[14] Öğr. Gör. Dr. Altynbek JOLDOSHOV, Kimlik ve Sınır: Orta Asya’da Sınır Sorunları,

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 19/2 Kış 2019, ss. 303-326.

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/894525

[15] Öğr. Gör. Dr. Altynbek JOLDOSHOV, Kimlik ve Sınır: Orta Asya’da Sınır Sorunları, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi,

19/2 Kış 2019, ss. 303-326.

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/894525

Ayrıca yararlanılan kaynaklar:

Demirci, Levent. Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın Kesişimindeki Sorunlu Vadi: Fergânâ

http://www.kho.edu.tr/akademik/enstitu/Alp_SAVBEN_dergi/112/Makale2.pdf

Demir, Dr.Tarık. Anklav, Eksklav ve Uç Topraklar-Güvenlik İlişkisi https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/986406

*Bu yazı 24 Aralık 2021 tarihinde SDE.org sitesinde yayınlanmıştır.

Kategoriler: Yazılar