Okuma Süresi: 7 dakika

Biden yönetimi 3 Mart 2021’de, önümüzdeki dört yıl için ABD dış politikasının ana hatlarını ortaya koyan “Geçici Ulusal Güvenlik Strateji Rehberi” (Interim National Security Strategic Guidance[i]) yayınladı. 23 sayfalık rehberde, Başkan Biden’ın stratejik ve güvenlik öncelikleri açıklandı. Bununla, hazırlanmakta olan Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi yayınlanana kadar stratejik boşluğun doldurması amaçlandı.

Biden rehberin önsözünde, ara bir rehber yayınlanma gerekçesini “Amerika’nın dünyayla nasıl ilişki kuracağına dair vizyonumu iletmek için yayınlıyorum.” sözleriyle açıkladı. “Biden-Harris Yönetimi ile Amerika geri döndü. Diplomasi geri döndü. İttifaklar geri döndü. Artık geriye bakmıyoruz” cümleleriyle selefi Trump dönemi politikalarından keskin bir dönüşü ilan etti.

Ulusal güvenlik stratejileri, Amerikan devlet idaresine rehberlik etmek için yayınlanmaktadır. Biden yönetimi, kapsamlı bir Ulusal Güvenlik Stratejisi üzerinde çalışmaya devam ederken vakit kaybetmemek, devlet kurumları ve departmanlarını yeni dönem stratejisine uyumlu hale getirmek ve keskin dönüşler karşısında kurumların şaşkınlığını ve bocalamasını gidermek için bu geçici strateji rehberini yayınlamak zorunda hissetti. Bu ara belge ile ayrıca, Amerikan ulusal güvenlik görevlileri, Kongre üyeleri, Amerikan kamuoyu ve dünya liderleri Biden’in öncelikli gündem konuları hakkında bilgilendirilmek istendi.

Rehberde; ekonomiyi geliştirmek, orduyu modernleştirmek, Amerika’nın uluslararası kurumlardaki yerini geri almak ve Amerika’nın ittifak ağını ve ortaklıklarını yeniden canlandırmak, Biden-Harris yönetimi altında ortaya çıkan Ulusal Güvenlik Stratejisinin temel hedefleri olarak vurgulandı. 

Amerika’nın karşı karşıya bulunduğu risk ve tehditler

Ara Güvenlik Stratejisi Rehberinde, Amerika’nın karşı karşıya bulunduğu ve çözüm üretmek zorunda olduğu risk ve tehditler ortaya konulmuş, bir bakıma konjonktür tasviri yapılmıştır.

Çekilen fotoğrafta; ABD dahil dünya çapındaki demokrasilerin giderek daha fazla kuşatma altında olduğu, demokratik uluslara otoriter güçler tarafından giderek daha fazla dışarıdan meydan okunduğu tespiti yapılmıştır. Buna ilaveten dünyanın karşı karşıya bulunduğu risk ve tehditler; küresel pandemi, gerileyen demokratik normlar, ırksal adalet krizi, ciddi ekonomik gerileme, derinleşen acil iklim değişiklikleri, COVID-19 kriziyle hızlanan milliyetçi ve yerlileştirici eğilimler, dezenformasyon, nükleer ve kitle imha silahlarının oluşturduğu tehditler, terörizm ve şiddet içeren aşırılıklar ve hayatın her alanını yeniden şekillendiren (yapay zeka, biyoteknoloji, 5G gibi konularındaki) teknolojik devrim olarak sıralanmıştır.

Rehberde, benzeri görülmemiş zorlukların olduğu bu zaman, eşsiz fırsatların da bulunduğu bir zaman olarak değerlendirilmektedir.

şman/Rakip tanımlaması

Bir devletin güvenlik stratejisi oluşturması sırasında en önemli hususlardan birisi de risk ve tehditlerin kaynağı olan düşmanın/rakibin belirlenmesidir.

Rehberde, Çin ‘iddialı’, Rusya ‘istikrarsızlaştırıcı’ güç olarak tanımlanmıştır. Metinde Çin’den 15 kez bahsedilirken, Rusya 5 kez anılmıştır.  Biden yönetimi Çin’i, Amerika’nın karşı karşıya olduğu en önemli stratejik rakip olarak kabul etmekte ve ekonomik, diplomatik, askeri, teknolojik gücünü uluslararası sisteme sürekli bir meydan okuma için birleştirebilecek tek potansiyel rakip olarak görmektedir.

Rusya, küresel etkisini artırmaya ve dünya sahnesinde yıkıcı bir rol oynamaya kararlı bir güç olarak değerlendirilmektedir.

İran ve Kuzey Kore ise, bölgesel düzeni ve ABD’nin müttefiklerini ve ortaklarını tehdit eden güçler olarak dikkate alınmaktadır.

Öte yandan rehbere göre, hem yerel hem de uluslararası terörizm ve şiddet içeren aşırılık önemli tehdit unsurları olmaya devam ediyor. 

Müttefikler/Ortak ülkeler

Yukarıda sayılan risk ve tehditlere karşı koymada, ABD’nin müttefikleri olmadan tek başına başarılı olamayacağı anlaşıldığından Rehberde, tehditlerin kollektif eylemlerle karşılanmasının gerekliliğinden, benzer düşünenlerle ortak çalışma ve kollektif gücün bir havuzda toplanmasının ortak tehditleri caydıracağından bahsedilmektedir.

Müttefiklik ve işbirliği yapılacak devletler Avrupa’da NATO müttefikleri ile Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Tayvan olarak görülmektedir. Hindistan ile ortaklığın derinleştirilmesi ve Yeni Zelanda yanında Singapur, Vietnam ve diğer Güneydoğu Asya Ülkeleri (ASEAN üyeleri) ile ortak hedefler için birlikte çalışmak amaçlanmakta, bir bakıma Hint-Pasifik NATO’su tasavvur edilmektedir.

Belgede, “Orta Doğu’da İsrail’in güvenliğine olan sert bağlılığımızı sürdüreceğiz” ifadesiyle her ne şart altında olursa olsun İsrail’in güvenliğinin korunacağı taahhüt edilmiştir. Öte yandan ABD’nin İran’ın saldırganlığını caydırmak, El Kaide ve ilgili terörist ağlarını bozmak ve IŞİD’in yeniden dirilmesini önlemek için bölgesel ortaklarla birlikte çalışacağı ancak Orta Doğu’daki ortaklarına Amerikan çıkarları ve değerleri ile çelişen politikaları takip etmeleri için boş bir çek de verilmeyeceği ifade edilmiştir.

Ortak ülkelerle ilişki kurarken “hem Amerikan değerlerinin hem de çıkarlarının dikkate alınacağı” vurgulanmıştır.

Yapılması gerekenler

İçeride

Ara Güvenlik Stratejisi Rehberinde öngörülen ülke içi stratejik öncelikler şöyle özetlenebilir; Amerikan yaşam tarzının kalbindeki demokratik değerleri savunmak, ekonomik refah ve fırsatı genişletmek, ticaret ve uluslararası ekonomi politikaların sadece ayrıcalıklı azınlığa değil tüm Amerikalılara hizmet etmesini sağlamak, COVID-19’un ortaya çıkardığı halk sağlığı ve ekonomik krizlere kararlı bir şekilde cevap vermek.

Amerikan halkının güvenliğini korumak, ulusal savunma ve ordunun sorumlu kullanımı ile ilgili disiplinli ve akıllı seçimler yapmak, eski silah sistemlerinden ve platformlarından uzaklaşmak, savaş alanında askeri avantajı korumak için en son teknolojileri elde etmek, mevcut ve ortaya çıkan güvenlik ortamına uyacak şekilde orduyu modernize etmek ve bunun için kaynaklar oluşturmak.

şarıda

Uluslararası sisteme liderlik etmek ve bunu sürdürmek ABD’nin ulaşmak istediği hedeftir. Belgede, uluslararası kuruluşlardaki ABD’nin yerini geri kazanmak, müttefiklerin nezdinde güven tazelemek en önemli öncelik olarak öne çıkmaktadır. Yeni dönemde diplomasi kullanımının “ilk çare” olarak tercih edileceği ilan edilmiştir.

Biden yönetimince, Amerikan ordusunun binlerce cana ve trilyonlarca dolara mal olan ‘sonsuza dek savaşlara’ girmemesi ve katılmaması benimsenmiştir.  Rehberde, askeri gücün hedefler ve görevler açık ve ulaşılabilir olduğunda, kuvvet uygun kaynaklarla eşleştirildiğinde ve entegre bir stratejinin parçası olarak Amerikan değerleri ve yasalarıyla tutarlı olduğunda ayrıca Amerikan halkının rızasının alınması halinde kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ulusal güvenlik stratejisinde nükleer silahların rolünü azaltmak için adımlar atılacağı belirtilmiştir.

Biden’ın “Müttefiklerimizi savunmak için kendimizi diplomatik ve askeri olarak konumlandıracağız” beyanına uygun olarak Rehberde; Amerika’nın müttefik ve ortaklarıyla birleşik bir cephe oluşturma, akıllı savunma yatırımları yapma, NATO’yu modernize etme, Çin’in saldırganlığına karşı ortakları ile birlikte istihbaratı, teknolojiyi ve siber güvenlik önlemlerini geliştirerek bu suretle Çin’i geriletme, askeri olarak yapılacaklar arasında sıralanmaktadır. Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve silahların kontrolü, Rusya ile START Antlaşması’nın uzatılması bu stratejinin parçası olarak yer almaktadır.

Biden içeriyi toparlayabilir mi?

Son Amerikan Başkanlık seçim sonuçlarının şaibeli olması, seçim sırasında başkan olan Donald Trump taraftarlarının seçim sonuçlarına itiraz ederek Beyaz Sarayı basmaları ve 5 kişinin bu sırada ölümü, yine Cumhuriyetçiler arasında demokrasinin göstermelik olduğu gerçekte ABD’nin derin bir devlet yapısı tarafından yönetildiğine yaygın şekilde inanılması, toplumda neredeyse yarı yarıya keskin bir bölünmüşlüğün ortaya çıkması, Federal devlet ile eyalet yönetimleri arasında yaşanan krizler, ulusal muhafızların seçim güvenliğini sağlamak üzere sokaklara inmesi, Beyaz Saray’a konuşlanması, Amerika’nın en temel değeri olarak sunduğu demokrasisinin ciddi şekilde aşındığını ve federal hükümete güvenin kaybolduğunu göstermektedir.

Yine ABD hükumetinin aileleri ile çocuklarını ayıran göçmen politikası, zenci ve hispaniklere uygulanan ayırımcılık ve polis şiddeti ülkede ciddi hukuk ihlallerine yol açmaktadır. Öte yandan, ABD’de her hafta ateşli silah saldırılarıyla onlarca kişinin öldüğü bir şiddet ortamı sürüyor ve bütün bunların önleneceğine dair bir umut da yok.

Covid 19 pandemisi devam ederken sağlık hizmetleri yetersizliği dolayısıyla nüfusuna göre en büyük insan kayıplarının ABD’de yaşanması (yazı yayım tarihi itibariyle 550 bini geçmiştir), halkın 1/3’ünün aşı olmayı reddetmesi[ii], yönetim ile halk arasında ciddi bir güven problemine yol açmıştır.

Öte yandan, ABD’nin en stratejik kurumlarının uğradığı SolarWinds ve Exchange siber saldırılarının önlenememesi bir yana, hasarın derecesinin bile hala tespit edilememiş olması, pek çok stratejik bilginin rakipler eline geçmesi, içeride büyük bir güvenlik zafiyeti doğurmuştur. “Teknolojik soğuk savaş dönemi” olarak adlandırılan yeni dönem için ABD’nin hazırlıksız olduğu ortaya çıkmıştır.

7 trilyon doları aşan harcamaya rağmen Irak, Afganistan işgallerinin başarısızlıkla sonuçlanması, terörist diye savaştıkları gruplarla ABD yönetiminin barış görüşmelerine oturması, vergileriyle bu savaşı finanse eden vergi mükelleflerini ve ölen/yaralanan askerlerin ailelerini öfkelendirmektedir. ABD ordusuna karşı içeride de ciddi bir güvensizlik baş göstermiştir. Nitekim bu durum Rehber’e, önceliğin diplomasiye verilmesi, ABD ordusunun sonsuz savaşlara katılmaması, ancak halkın rızası alınmak kaydıyla kazanılacağı öngörülen savaşlara katılarak maceradan uzak durulması şeklinde yansımıştır.

Başkan Biden Amerika’nın liderlik etmesini istiyor ancak Belgeye göre, ABD’nin dünyadaki rolü ABD’nin iç ekonomik toparlanmasına bağlıdır ve bunu müttefiklerin de desteklemesi gerekir.

Halen 10 milyon işsizin bulunduğu ABD’nin kısa sürede ekonomisini toparlamasının güç olduğu, Biden yönetiminin demokrasiye inanç ve güveni bütünüyle yeniden tesis etmesinin ise neredeyse imkansız olduğu bir Amerikan toplumuyla karşı karşıyayız.

Müttefikler nezdinde güven tazelemek başarılabilir mi?

ABD’nin 2002 yılında ortaya attığı BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ile, Fas’tan Çin’e kadar bütün bir coğrafyanın –ki bu coğrafya İslâm coğrafyasıdır– siyasi ve ekonomik olarak yeniden yapılandırılması, mevcut devletlerin parçalanarak, mikro-devletlere bölünmesi öngörülüyordu. Bu proje ile ABD, kısa vadede Avrasya’yı kontrol etmeyi, Irak’tan başlayarak Ortadoğu’yu şekillendirmeyi, Körfez bölgesine hâkim olmayı ve uzun vadede tek başına dünya hâkimiyeti kurmayı hedefliyordu. Bunun için 20 Eylül 2002 tarihinde açıklanan “Yeni Amerikan Millî Güvenlik Stratejisi”; potansiyel tehdit oluşturduğu, ileride problem çıkarabileceği düşünülen her oluşum ya da ülkeye karşı nerede olursa olsun “ön alıcı saldırı” yapılmasını ve gerekirse düşman devletlerdeki rejimlerin değiştirilmesini öngörüyordu. 

Ancak, bu proje ve strateji tam bir başarısızlıkla sonuçlandı. 2011’den itibaren ABD ordusunun bu bölgelerden çekilmesi, önceki başkan Trump’ın “Önce Amerika” sloganı ile hızlandı. ABD’nin demokrasi götürme vaadiyle girdiği Afganistan ve Irak’tan geride bir milyondan fazla Müslümanın cesedi, yıkılmış şehirler, Ebu Gureyb cezaevindeki işkence sahneleri ve ABD nefreti kaldı. ABD’nin demokratik değerleri temsil etme ve yayma sloganın içi boş olduğunu dünya halkları gördü. BOP projesi, ABD’nin tek küresel güç olma hayalini bitirmekle kalmadı, müttefikleri nezdinde ABD’nin askeri kapasitesine olan güveni de bitirdi. Şimdi ABD, askeri yetersizliğini ve başarısızlığını “önce diplomasi” sloganı ile örtmeye çalışıyor.

Trump döneminde ABD, bütün dünya ülkelerine ticaret savaşı ilan etmişti.  AB, Çin, Rusya ve diğer ekonomileri buyurgan ve aşağılayıcı tavırlarla tehdit etmesi dünya devletlerini ABD karşıtlığında birleştirdi. Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk’un, Trump’ın demir, çelik ve alüminyum ithalatına getirdiği vergilere ve İran’ın nükleer programına dair anlaşmadan çekilmesine 16 Mayıs 2018 tarihli twitter mesajında verdiği cevap AB’nin düştüğü durumu göstermesi bakımından mânidardır: “Donald Trump’ın son kararlarına bakan biri şunu düşünecektir: Böyle bir dostu olan düşmana neden ihtiyaç duysun. Aslında Avrupa Birliği olarak kendisine minnettar olmalıyız, bizi bir hayalden uyandırdı, ihtiyaç duyduğumuz yardım eli yine kendi kolumuzun bitimindeki kendi elimizmiş

Donald Trump’ın Paris İklim Değişikliği Anlaşması’ndan, Trans-Pasifik Ticaret Anlaşması’ndan, UNESCO’dan, İran’ın nükleer programına ilişkin anlaşmadan çekilmesi, savunma harcamalarını gayrı safi yurtiçi hasılanın yüzde 2 seviyesine çıkarmayan NATO üyesi ülkeler için “Onlarla ilgilenilecek” sözleriyle müstemleke muamelesi yapması NATO ve Avrupa Birliği ilişkilerine ciddi hasar verdi.

AB ülkelerinde ABD’ye güven anketi ve vahim sonuçlar

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi tarafından görevlendirilen Datapraxis ve YouGov şirketleri tarafından, 2020 Kasım ve Aralık aylarında, 11 ülkede 15.000’den fazla kişiyle yapılan ve Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) tarafından Ocak 2021’de rapor olarak yayımlanan bir pan-Avrupa anketinin sonuçları ABD’ye ne derece güvenildiğini göstermesi bakımından dikkat çekicidir.[iii] 

Joe Biden ABD başkanı seçildikten sonra yapılan bu ankette;

-Ankete katılan 11 ülkedeki on kişiden altısından fazlası, ABD siyasi sisteminin tamamen veya bir şekilde kırıldığına inanıyor

-Ankete katılan 11 ülkede, ankete katılanların yüzde 51’i, Biden yönetiminde ABD’nin kendi iç bölünmelerini onarma ve iklim değişikliği, Orta Doğu’da barış gibi uluslararası meselelerin çözümüne yatırım yapma olasılığının yüksek olduğu görüşüne katılmıyor.

-Ankete katılan 11 ülkede, ankete katılan on kişiden altısı Çin’in önümüzdeki on yıl içinde ABD’den daha güçlü olacağını düşünüyor.

-Ankete katılan her ülkeden ankete katılanların en az yüzde 60’ının -ve tüm bu ülkelerde ortalama yüzde 67’sinin- kendilerini savunmak için her zaman ABD’ye güvenemeyeceklerine inandıkları ve bu nedenle, Avrupa savunmasına yatırım yapılması gerektiğini düşündükleri ortaya çıkmıştır. İlginç bir şekilde, İngilizlerde bu görüşe sahip olanların oranı yüzde 74 olup diğer herhangi bir ulusal gruptan daha yüksektir.

-Ankete katılan her ülkeden katılımcıların en az yarısı, hükümetlerinin ABD ile Çin arasındaki bir çatışmada tarafsız kalmasını,

-Ankete katılan 11 ülkede, ankete katılanların sadece yüzde 23’ü ABD ile Rusya arasındaki bir çatışmada ABD’nin yanında yer alması gerektiği görüşüne sahipken, yüzde 59’u ülkelerinin tarafsız kalmasını istiyor.

Anket sonuçlarının değerlendirilmesinde; Avrupalıların ABD’ye yönelik tutumlarının büyük bir değişime uğradığı, kilit üye ülkelerdeki çoğunluğun ABD siyasi sisteminin bozulduğuna inandığı, Çin’in on yıl içinde ABD’den daha güçlü olacağını ve Avrupalıların kendilerini savunmak için ABD’ye güvenemeyeceğini düşündükleri ortaya çıkmıştır.

Ankete katılan çoğunluğun, Avrupalıların kendi savunmalarına yatırım yapılmasını istedikleri, en önemli ortakları olarak Washington’dan çok Berlin’i gördükleri, ekonomik konularda ABD ile daha sert/tavizsiz olmak istedikleri ve Washington ile ittifak kurmak yerine, ülkelerinin ABD ile Rusya veya Çin arasındaki bir çatışmada tarafsız kalmayı tercih ettikleri tespit edilmiştir.

Sonuç

Biden Yönetimi, ABD’nin Geçici Ulusal Güvenlik Strateji Rehberi’nde ortaya koyduğu vizyonla, AB ve NATO üyeleri başta olmak üzere müttefiklerini, Trump döneminde yaşanan kırgınlıkların üzerine sünger çekerek yeni bir başlangıç yapmaya, güçlerini Çin ve Rusya tehdidine karşı birleştirmeye davet etmektedir.

Daha birkaç yıl önce, tek küresel güç olmanın verdiği kibirle AB ülkelerine ve NATO müttefiklerine tepeden bakan, buyurgan ABD’nin askeri başarısızlıkları ve teknolojik yetersizlikleri yeni ABD yönetimini ilişkileri onarmaya çalışmak zorunda bırakmıştır. Ancak, bir sonraki seçimde Trump’ın ya da bir benzerinin seçilmeyeceğinin garantisi yoktur. Müttefik ülke halklarında ve yönetimlerinde ciddi bir güven kaybı ve ittifak ilişkilerini ABD patronajında götürmeye karşı isteksizliğin ortaya çıktığı görülmektedir.

Kısaca, vazo kırılmıştır. Parçaları yapıştırmak vazoyu eski haline döndürmeyecektir.

[i] Interim National Security Strategic Guidance,https://www.whitehouse.gov/wp-content/uploads/2021/03/NSC-1v2.pdf

[ii] ABD ordusunun üçte biri Kovid-19 aşısı olmayı reddediyor,

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abd-ordusunun-ucte-biri-kovid-19-asisi-olmayi-reddediyor/2148768

[iii] The crisis of American power: How Europeans see Biden’s America

https://ecfr.eu/publication/the-crisis-of-american-power-how-europeans-see-bidens-america/

*Bu yazı 26 Mart 2021 tarihinde SDE.org sitesinde yayınlanmıştır.

Kategoriler: Yazılar