Okuma Süresi: 7 dakika

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)-İsrail Anlaşması, bu anlaşmayı kimlerin desteklediği ve İslam Dünyasında bu anlaşmaya tepkiler dünya gündeminin ilk sırasında yer almayı sürdürüyor.

BAE-İsrail Anlaşması’nı ABD başkanı Donald Trump’ın ilan ettiği ‘Yüzyılın Anlaşması’ projesinin üçüncü merhalesi olarak görmek ve değerlendirmek yanlış olmaz. Yazımızda etraflıca ele aldığımız gibi ilk safha Bahreyn Çalıştayı, ikinci safha ‘Yüzyılın Anlaşması’nın açıklanması, üçüncü safha da bu anlaşmanın İslam dünyasında kabul gördüğünü göstermek üzere BAE-İsrail Anlaşması’nın yapılmasıdır.

Filistin problemini İsrail menfaatine çözmeye dayalı bu girişim, 20 Kasım’da yapılacak ABD başkanlık seçimi öncesinde Trump’ın evanjelik seçmenine anlatacağı bir başarı hikayesine acil ihtiyaç duyması sebebiyle, birtakım gariplikler ile beraber yürütülmeye çalışılıyor.

ABD’nin Filistin politikasında keskin kırılma

2017’de başkanlığı bırakan Barak Obama, 2002’de ilan edilen “Arap Barış Girişimi” ne yakın duran bir ABD başkanı oldu. 2009 Haziran ayında Ortadoğu’ya yaptığı ilk ziyarette Kahire’de, Filistin halkının durumunun “kabul edilemez” olduğunu ve “ABD’nin Filistinlilerin kendilerine ait bir devlete sahip olma arzusuna sırtını dönmeyeceğini” açıklamıştı. 2009 yılında Al-Arabiya televizyonuna verdiği röportajda “Arap Barış Girişimi” planına değinerek “planın her ilkesiyle aynı fikirde olmasam da, bunu barışın elde edilmesi çabalarında bir cesaret örneği olarak görüyorum” diyerek plana olan desteğini dile getirmişti. Nitekim, çözüm için “1967 sınırlarına dönmek suretiyle karşılıklı toprak takası” yapılmasını savunuyordu.

Ancak Obama, iki dönemlik görev süresi içinde (20 Ocak 2009-20 Ocak 2017) dillendirdiği iki devletli çözümü ve Batı Şeria’da İsrail’in gayrimeşru yerleşimini önlemeyi sağlayacak bir politika sergileyemedi. İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmeleri, İsrail’in “1967 sınırlarını kabul etmemesi” nedeniyle Nisan 2014’te durdu.  Temmuz-Ağustos 2014’te İsrail’in Gazze’yi işgali ve 2000’nin üzerinde Filistinliyi öldürüp yerleşim yerlerini bombalanması ile Filistin-İsrail ilişkisi tamamen koptu.

Trump’ın Filistin politikası

Seçim kampanyası sırasında, seçilirse ABD’nin İsrail elçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıyacağını ilan eden Donald Trump, 8 Kasım 2016 tarihinde yapılan ABD başkanlık seçimlerini kazandı. Kasım ayından itibaren ‘Yüzyılın Anlaşması’ diye de adlandırılan Trump’ın ‘Orta Doğu Barış Planı’ konuşulmaya başlandı. 20 Ocak 2017’de başkanlık koltuğuna oturan Trump Kudüs’ü 6 Aralık 2017’de İsrail’in başkenti olarak tanıdı, İsrail’in kuruluşunun 70. Yıldönümünde, 14 Mayıs 2018’de ABD Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıdı.

Trump’ın damadı ve başdanışmanı Jared Kushner ile Uluslararası Müzakereler Özel Temsilcisi Jason Greenblatt, ‘Yüzyılın Anlaşması’ planını görüşmek üzere Haziran 2018’de Orta Doğu turuna çıkıp Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır, Katar ve İsrail’i ziyaret ettiler. Ancak Filistinli yetkililerle herhangi bir görüşme yapmadılar. Bu ziyaretten hemen önce, 18 Haziran’da İsrail başbakanı Binyamin Netenyahu Ürdün’e gidip Kral II. Abdullah’la görüştü.

ABD’nin yeni İsrail politikasının cesaretlendirdiği İsrail parlamentosu (Knesset) 19 Temmuz 2018 günü ‘Yahudi ulus devlet’ yasasını kabul etti.

Trump yönetimi, Filistin yönetimine yapılan tüm ekonomik ve sosyal yardımları durdurdu. Lübnan ve Ürdün’de bulunan kamplarda yaşayan yaklaşık 6 milyon Filistinli mülteciye temel sağlık, eğitim, yardım ve sosyal hizmetler sunan Birleşmiş Milletler’e bağlı (UNRWA) ajansına yardım sağlamaya 1 Eylül 2018’de son verdi. Washington’daki Filistin Kurtuluş Teşkilatı (FKÖ) ofisini 10 Eylül 2018’de kapattı. Doğu Kudüs’teki ABD Büyükelçiliğini 06 Mart 2019’da iptal etti ve buradaki işlemlerin Batı Kudüs’teki ABD Büyükelçiliği nezdinde yaptırmaya zorladı. Siyasi ve finansal araçları kullanarak Filistinlilerin hayatını daha da zora soktu. 25 Mart 2019’da İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki hakimiyetini kabul eden kararnameyi imzaladı.

Bahreyn’de düzenlenen “Refah İçin Barış Çalıştayı”

Yüzyılın Anlaşması’nın ilk organizasyonu olan Refah İçin Barış Çalıştayı, 25-26 Haziran 2019’da Bahreyn’in başkenti Manama’da yapıldı. Filistin yönetiminin protesto ettiği ve katılmama çağrısı yaptığı toplantıya Müslüman ülkelerden Bahreyn, Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Fas, Cezayir bakan seviyesinde ya da daha alt düzeyde katıldılar.

Jared Kushner’in öncülük ettiği Barış Projesi altyapı, turizm ve eğitim alanında 50 milyar dolarlık yatırım fonu oluşturarak 10 yıl içinde Filistinliler için bir milyon kişilik istihdam yaratılmasını öngörmekteydi. Fonun yüzde 20’sini ABD, yüzde 10’unu AB ve yüzde 70’ini de anlaşmanın doğrudan faydalanıcısı Körfez ülkelerinin karşılaması planlanmıştı. 50 milyar dolarlık yatırım fonunun, 27,5’inin Batı Şeria ve Gazze’ye, 7,4’ünün Ürdün’e, 9,1’inin Mısır’a ve 6,3’ünün ise Lübnan’a aktarılması, projede yer alan toplam 179 adet yatırımın 147’sinin Batı Şeria ve Gazze’ye, 32’sinin Mısır, Ürdün ve Lübnan’a yapılması planlanıyordu. Filistinliler bu fonu Kudüs’ten ve Filistin davasından vazgeçmenin rüşveti olarak ilan ettiler.

Gerek katılımcı profilinin düşük olması gerekse dünya medyasında beklenildiği kadar yer almaması sebebiyle Çalıştay başarılı olamadı. 50 milyar dolarlık projenin finansmanı için gereken mali kaynakların ne kadarının karşılandığı da açıklanmadı. Kısacası, o tarihte henüz siyasi boyutu açıklanmayan Yüzyılın Anlaşması’nın ilk adımı olan Manama çalıştayı fiyasko ile sonuçlandı.

19 Kasım 2019’da Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Washington’un Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim birimlerini artık uluslararası hukuka aykırı olarak görmediğini açıkladı. Halbuki, 2016 sonlarında Obama yönetimi, BM’de yasadışı İsrail yerleşimlerini kınayan bir kararı veto etmeyerek Batı Şeria’da İsrail’in sivil yerleşimler kurmasının gayri meşru olduğu kararına pasif destek verme noktasına gelmişti.

Trump Yüzyılın Barış Planını açıklıyor

ABD Başkanı Donald Trump, ‘Yüzyılın Anlaşması’ adı verilen yaklaşık 80 sayfalık planını, 28 Ocak 2020 günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile birlikte Beyaz Saray’da açıkladı. Toplantıya BAE, Bahreyn ve Umman’ın Washington büyükelçileri de katıldı.

Planda; Kudüs’ün İsrail’in “bölünmez” başkenti olduğu kabul edilirken, Doğu Kudüs’ün başkenti olacağı bağımsız bir Filistin devletinin kuruluşu için 4 yıllık bir süre öngörülüyor, Filistin devletine 50 milyar dolarlık bir yatırım vaadinde bulunuluyordu.

ABD’nin planında, yaklaşık 6 milyonu bulan Filistinli mültecilerin topraklarına geri dönüş hakkı tanınmazken, Batı Şeria’daki işgal altındaki Yahudi yerleşim yerlerini ABD, İsrail toprağı olarak kabul ediliyordu. Netanyahu’nun açıklamasına göre, İsrail Ürdün Vadisi üzerindeki işgale dayalı hakimiyetini de sürdürecekti.

Trump, açıklanan planın bağımsız bir Filistin devleti ve Filistinliler için “son şans” olduğunu söylerken, Netanyahu planı “İsrail için çok büyük ve tarihi bir kazanım” olarak nitelendirmişti.

Plana Filistinlilerin tepkisi

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, plana karşılık “Kudüs satılık değildir” diyerek tepkisini gösterdi. Abbas yaptığı açıklamada, “Kudüssüz Filistin Devleti kabul edilemez. Trump’ın bu saçma sözlerini duyduktan sonra ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak adlandırılan sözde planına bin kere hayır diyoruz. Diz çökmeyecek ve teslim olmayacağız. Komplolar ve sözde barış planı başarısızlığa ve yok olmaya mahkumdur. Yeni bir hak doğurmayacak ve bağlayıcılığı olmayacaktır” diye konuştu. Filistinli direniş örgütü Hamas, ABD Başkanı Donald Trump’ın sözde barış planına güçlü bir şekilde karşı çıkacaklarını açıkladı.

Planı destekleyen ve reddeden İslam ülkeleri 

Trump planı açıklarken yaptığı konuşmada Umman, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne desteklerinden dolayı teşekkürlerini iletti. Mısır Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Mısır yönetiminin, ABD’nin Ortadoğu’da barış ve istikrara katkıda bulunacak olan Filistin meselesine adil ve kapsayıcı bir çözüm bulma girişimlerini takdirle karşıladığı ifade edildi. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Suudi Arabistan Krallığı, Filistin ve İsrail arasında kapsamlı barış planı geliştirmek için Başkan Trump yönetiminin sarf ettiği çabaları takdir ediyor.” İfadesine yer verildi.

Mısır’ın başkenti Kahire’de dışişleri bakanları düzeyinde 1 Şubat’ta olağanüstü toplanan Arap Birliği, ABD Başkanı Trump’ın sözde barış planını tamamen reddettiğini ve hiçbir şekilde dikkate alınmayacağını duyurdu.

03 Şubat 2020’de toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) sonuç bildirgesinde, tüm üye ülkelere, ABD Başkanı Donald Trump’ın önerdiği, ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak adlandırılan Ortadoğu barış planıyla “hiçbir ilişki kurmama ve ABD idaresiyle bu planın herhangi bir şekilde hayata geçirilmesi için işbirliği yapmama” çağrısına yer verildi.

Plana ABD içinden tepkiler

2019 Aralık’ta ABD Temsilciler Meclisi, Filistin-İsrail meselesinde “iki devletli çözüme” destek veren bir tasarı geçirdi. Tasarıda, “İsrail devletinin Yahudi ve demokratik bir devlet olarak hayatta kalmasını ve Filistin halkının kendilerine ait bir devlet taleplerini sadece iki devletli bir çözüm sağlayabilir” ifadelerine yer verildi.

07 Şubat 2020’de ABD Temsilciler Meclisi’ndeki 100’den fazla Demokrat vekil, Trump’a bir mektup yollayarak ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak adlandırılan kalıcı İsrail-Filistin barış planını reddettiklerini açıkladı. Mektupta, ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak adlandırılan kalıcı İsrail-Filistin barış planının işe yaramayacağı, hem İsrail hem de Filistin’e zarar vereceği ve çatışmaları daha da artırabileceği değerlendirmelerine yer verildi.

BAE-İsrail Anlaşması

Pek çok kesim tarafından başarısızlığa mahkum diye tanımlanan ‘Yüzyılın Anlaşması’nın üçüncü hamlesini BAE-İsrail Anlaşması teşkil etti. Bu anlaşma, İsrail’in 1989’da Mısır, 1994’te Ürdün ile yaptığı barış anlaşmalarının Körfez’de devam ettirilmesiydi.

ABD Başkanı Donald Trump, 13 Ağustos günü resmi twitter hesabından İsrail ile BAE’nin “ilişkilerini tamamen normalleştirmek” için anlaşmaya vardıklarını duyurdu. Trump açıklamasında, “Bu anlaşma, daha barışçıl ve müreffeh bir Orta Doğu için önemli bir adım. Şimdi buzlar çözüldü. Daha fazla Arap ve Müslüman ülkenin BAE’yi takip etmesini bekliyorum.” ifadesini kullandı.

İsrail Başbakanı Netanyahu’da, işgal altındaki Batı Şeria’nın bazı kısımlarını ilhak planını BAE ile normalleşme anlaşması karşılığında ertelediğini ancak İlhak planlarında herhangi bir değişiklik olmadığını açıkladı.

Filistin Yönetimi, BAE-İsrail anlaşmasını, Kudüs, Mescid-i Aksa ve Filistin davasına ihanet olarak değerlendirerek tepki gösterdi. Filistin’in Abu Dabi Büyükelçisini geri çekti. Türkiye’nin yanısıra İran, Cezayir, Yemen, Libya, Tunus, Fas başta olmak üzere pek çok İslam ülkesi anlaşmaya tepki gösterdi.

Bu arada Sudan’da ilginç gelişmeler yaşandı. Sudan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Haydar Bedevi, “İsrail ile normalleşmemiz farklı ve benzersiz olacak, diğer ülkelere benzemeyecek.” açıklamasında bulundu. Bu sözlerin hemen ardından Sudan Dışişleri Bakanlığı açıklama yaparak, bakanlığın Sudan ve İsrail arasındaki ilişkilere dair bir meseleyi hiç tartışmadığını ve sözcüye bu konuya ilişkin bir açıklama yapma talimatı da vermediğini belirterek sözcüyü görevden aldı.

BAE-İsrail Anlaşmasına Türkiye’nin ağır tepkisi

Türk Dışişleri Bakanlığı, ABD, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından yayınlanan ortak bildiriye ilişkin olarak 14 Ağustos 2020 günü bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Filistin davasına ihanet eden Birleşik Arap Emirlikleri’nin riyakar davranışını bölge halklarının vicdanı asla affetmeyecektir” denildi. 

Açıklamada, “Hal böyle iken, söz konusu üçlü bildiriyi Filistin davasına destek olarak takdim etmenin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Zaten ölü doğan ve hiçbir geçerliliği olmayan ABD planı üzerinden gizli hesaplar yapmaya çalışan BAE, bu şekilde Filistin’in iradesini de yok saymaktadır. BAE liderliğinin Filistin halkının ve Yönetiminin rızası hilafına Filistin adına İsrail’le müzakereler yürütme ve Filistin açısından hayati önem taşıyan konularda taviz verme yetkisi hiçbir şekilde yoktur. Kendi dar çıkarları uğruna Filistin davasına ihanet ederken, bunu adeta Filistin için yapılan bir özveri gibi takdim etmeye çalışan BAE’nin bu riyakar davranışını tarih de, bölge halklarının vicdanı da unutmayacak ve asla affetmeyecektir” ifadesine yer verildi.

BAE-İsrail Anlaşması görüşmeleri

İsrailli ve ABD’li yetkililerden oluşan bir heyet, normalleşme anlaşmasıyla ilgili görüşmeler yapmak üzere 31 Ağustos günü ticari bir uçakla BAE’nin başkenti Abu Dabi’ye gitti. Heyette Jared Kushner, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı ​​Robert O’Brien ve İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Meir Ben-Shabbat’ta bulunuyordu. Görüşmelerde, yatırım, turizm, kültür, doğrudan uçuşlar, güvenlik, telekomünikasyon, teknoloji, enerji, sağlık, kültür, çevre, karşılıklı elçiliklerin açılması konularını kapsayan ikili anlaşmaların çerçevesinin görüşüldüğü tahmin ediliyor.

Heyeti taşıyan El Al hava yoluna ait yolcu uçağının Suudi Arabistan hava sahasını kullanarak İsrail’den BAE’ye gidip dönmesi Müslüman ülkelerde Suudi Arabistan’a karşı tepkilere neden oldu.

Kosova ve Sırbistan’ın İsrail ile yeni diplomatik ilişkileri

Başkan Trump’ın “Daha fazla Arap ve Müslüman ülkenin BAE’yi takip etmesini bekliyorum” sözlerine rağmen bu beklenti Arap ve Müslüman ülkelerde karşılığını bulmadı. Bu hayal kırıklığını telafi etmek üzere, Kosova-Sırbistan normalleşme anlaşması İsrail ve Kudüs ile ilişkilendirilerek bir ilerleme görüntüsü verilmeye çalışıldı.

4 Eylül 2020 günü Beyaz Saray’da düzenlenen ve Trump’ın nezaretinde gerçekleştirilen imza töreninde Kosova ile Sırbistan “ekonomik normalleşme” konusunda uzlaştılar. Aynı anlaşma kapsamında Kosova’nın İsrail ile ilişkilerini normalleştirme ve bu ülkeyle diplomatik ilişkiler kurma taahhüdünde bulunduğu, Sırbistan’ın büyükelçiliğini temmuz ayında Kudüs’e taşıyacağı sözünü verdiği Donald Trump tarafından açıklandı.

Ancak, başkan Trump’ın Sırbistan’ın büyükelçiliğini temmuz ayında Kudüs’e taşıyacağı sözünü verdiğini söylediği sırada Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in şaşkınlığı, etrafına bakınması ve anlaşma metnini karıştırması cumhurbaşkanının bu konudan haberdar olmadığı, ofsayta düşürüldüğü kanaatine yol açtı. Sudan’dakine benzer bir gariplik yaşandı.

Sonuç

Donald Trump’ın başkanlığı döneminde, Filistin-İsrail ilişkileri en kötü dönemini yaşamaktadır. Filistin meselesini, Filistinlileri muhatap bile almadan birkaç Arap ülkesi ve İsrail ile birlikte İsrail menfaatine çözmeyi amaçlayan ‘Yüzyılın Anlaşması’ genel olarak Arap, Müslüman ve diğer halklar nezdinde olumlu bir karşılık bulmamıştır.

Filistin halkının açlığa ve yokluğa mahkum edilerek, 50 milyar dolarlık bir rüşvetle anlaşmaya razı olacaklarını öngören havuç-sopa politikası işlememiştir.

20 Kasım seçimleri öncesi Donald Trump’ın BAE-İsrail anlaşması ile Müslüman-Yahudi, Kosova-Sırbistan normalleşmesi ile Müslüman-Ortodoks barışı sağlayıcısı rolüne soyunması, hatta bir adım daha atarak Kosova’dan İsrail ile diplomatik ilişki kurma, Sırbistan’dan büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma sözü aldığını duyurarak bir yandan Müslüman-Hristiyan-Yahudi yakınlaşmasını gerçekleştirmiş büyük siyasetçi imajı vermeye çalışması, diğer taraftan Yüzyılın Anlaşması işliyormuş görüntüsü verme gayreti, evanjelik seçmen tabanına karşı büyük bir fiyaskoyu örtme çabası olarak görülmektedir.

Türk Dışişleri Bakanlığı açıklamasında “ölü doğan ve hiçbir geçerliliği olmayan ABD planı” olarak tanımlanan Yüzyılın Anlaşması ve buna güç kazandırmaya çalışan BAE-İsrail Anlaşması gibi diğer anlaşmalar Filistin Meselesinin adil çözümüne hiçbir katkı sağlamayacaktır.

*Bu yazı 7 Eylül 2020 tarihinde SDE.org sitesinde yayınlanmıştır.

Kategoriler: Yazılar