2 Ekim’den beri gündemimizin birinci maddesi haline gelen gazeteci Cemal Kaşıkçı Cinayeti, medyada kriminal olay olarak değerlendirilmeye devam edilmektedir. Ne gariptir ki, işlenen cinayet sanki birinci derecede ABD’nin meselesi gibi ele alınmakta ve ABD’den gelen haber ve yorumlar okuyucuya/izleyiciye aktarılmaktadır. Hür dünyanın sesi (!) ABD’nin başkanının açıklamaları, CIA’nın açıklamaları ve Washington Post haberleri ile cinayete dair dünya kamuoyunun zihni şekillendirilmektedir.
Geldiğimiz noktada, işlenen cinayetin suçlularını ortaya çıkarmak, adli ve siyasi ceza kesme rolü ABD’ye ait ve onun tabii hakkı gibi bir algı oluşmuştur. Halbuki, ne öldürülen gazeteci, ne de katiller ABD vatandaşı olmadığı gibi cinayet mahallide ABD toprağı değildir. ABD ile ilgisi Cemal Kaşıkçı’nın ABD’de yayın yapan Washington Post gazetesinde yazmasından ibarettir.
Ta başından beri ABD işlenen cinayeti politik olarak kullanmak eğilimindedir. ABD savunma sistemi yerine Rus savunma sisteminin Suudi Arabistan’a kurulması yönündeki Kraliyetin tercihi, ABD yönetimini ciddi şekilde öfkelendirmiştir.
Yazımızda, cinayetin ABD tarafından silah sektörü lehine kullanmak istenmesine dikkat çekilecektir.
Kral’ın Moskova ziyareti
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) ‘nin verilerine göre, 2010-2017 yıllarında ABD’den silah ithalatında ilk sırayı Suudi Arabistan almış olup, Suud yönetimi toplam silah ithalatının yüzde 61’ini ABD’den temin etmiştir. Amerikan silah sektörünün en büyük silah alıcısı olan Suudi Arabistan’ın Kralı Selman bin Abdülaziz el-Suud 5 Ekim 2017’de Moskova’yı ziyareti sırasında, Rusya ile Suudi Arabistan arasında S-400 hava savunma sistemi, Kornet-EM tanksavar füzesi, TOS-1A otomatik bomba atar, AGS-30 ve AK-103 piyade/saldırı tüfeği gibi silahların satışı konusunda bir anlaşma yapmıştır.
NATO üyesi Türkiye, Katar, Çin ve Hindistan’ın Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alma anlaşmasından sonra, Suudi Arabistan’ın da yönünü Rusya’ya çevirmesi ABD’yi telaşlandırmıştır.
ABD THAAD satışına onay veriyor
Rusya ile Suudi Arabistan’ın silah anlaşması yapmasının hemen ertesi günü, 6 Ekim’de ABD Savunma Bakanlığı’na (Pentagon) bağlı Savunma Güvenlik İşbirliği Ajansı, Suudi Arabistan’a silah satışıyla ilgili yazılı bir açıklama yaptı.
Açıklamada, Dışişleri Bakanlığının Suudi Arabistan’a 15 milyar dolar değerinde Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması (THAAD) sistemi satışına onay verdiği ve konuyla ilgili olarak Kongreyi bilgilendirdiği belirtildi. Bu onayla, Suudi Arabistan’a ateş kontrol istasyonu ve radarlı 360 füzeli 44 adet THAAD füze rampasının satışı yolunun açılmış olduğu kaydedildi. Söz konusu satış onayı, ABD Başkanı Donald Trump’ın 20 Nisan 2017 tarihli ziyareti sırasında Suudi Arabistan’la yapmış olduğu 110 milyar dolarlık silah satışına ilişkin niyet mektubunun bir parçasıydı.
THAAD füze savunma sisteminin ana yüklenicileri Amerikan Lockheed Martin ile Raytheon şirketleriydi. THAAD füze savunma sistemi satışının yürürlüğe girmesi için Suudi Arabistan’ın niyet mektubunu 30 Eylül 2018 tarihine kadar sözleşmeye dönüştürüp imzalaması gerekiyordu.
Suud THAAD’dan vaz mı geçiyor?
Suudi Arabistan 30 Eylül tarihinde sözleşmeyi imzalamadı. Ve Rusya’dan S-400 sistemi almayı tercih edeceği anlaşıldı. Güney Çin Denizi’ndeki ABD uçak faaliyetinin artması karşısında, kendi uçaksavar ve anti-füze hava tahliye sistemine sahip olan Çin’in yetersiz kalan sistemini güçlendirmek için S-400’ü satın almayı tercih etmesi Suud’un kararını güçlendirmişti.
Suudi Arabistan’ın 30 Eylül’de sözleşme imzalamamasından sonra, geçen yıl söz verdiği 110 milyar dolarlık anlaşmanın gereğini de yerine getirmeyeceğinin anlaşılması ABD başkanını çileden çıkardı. Donald Trump, 3 Ekim günü Mississippi eyaletinde partisinin kongre ara seçimleri için düzenlediği seçim mitinginde “Kral Salman’ı severim, ama ona dedim ki, Bak Kral, biz seni koruyoruz. Biz olmazsak iki haftaya burada olmayabilirsin. Kendi ordunu kendin ödemelisin, ödemeye mecbursun” diye tehdit etti.
Reuters ajansının tarafından yayınlanan özel haberde, Suudi kaynaklara göre Amerikalı yetkililerin Veliaht Prens Muhammed bin Selman’dan uzaklaşmasının tek sebebi Cemal Kaşıkçı cinayeti değildi. Diğer bir neden de, Veliaht Prens’in yakın zamanda Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı’ndan Rusya’dan alternatif silah arayışına girmelerini istemesiydi.
Reuters’ın da gördüğü 15 Mayıs 2018 tarihli mektupta, Veliaht Prens bakanlıktan, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi de dahil olmak üzere, alternatif askeri ekipmanları satın almaya ve bu konuda eğitim görmeye odaklanmalarını istemişti. [1]
ABD Savunma Stratejisi Çöküyor Mu?
CNBC televizyonu, ABD’nin yaptırım tehditlerine rağmen en az 13 ülkenin Rus hava savunma füze sistemi S-400 alımına ilgi gösterdiğini belirtiyor.[2] Habere göre ABD, Düşmanlarla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) çerçevesinde, üçüncü ülkeleri başta S-300 ve S-400 hava savunma sistemleri olmak üzere Rus silahı almaktan vazgeçirmeye çalışıyor. Aksi takdirde yaptırım uygulamakla tehdit eden Washington, Rus silahı yerine kendi silahını teklif ediyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, şimdiden milyarlarca dolarlık anlaşmaların önünü kesmeyi başardıklarını iddia ediyor.
CNBC’nin Amerikan istihbaratına dayandırılan haberinde, Washington’un uğraşlarına rağmen S-400’le ilgilenen potansiyel alıcılar listesinde Suudi Arabistan, Katar, Fas, Mısır, Vietnam ve Irak dahil en az 13 ülkenin yer aldığı kaydedildi.
ABD’nin silah müşterilerini kaybetmesinin ticari açıdan kendisi için büyük bir kayıp olduğu açıktır. Ama daha büyük kayıp, kurduğu savunma-güvenlik mimarisinin çökmekte oluşuydu. Türkiye, İran, (potansiyel olarak Irak) ve Katar’ın yanı sıra Suudi Arabistan’ın da ABD’nin Ortadoğu’daki savunma-güvenlik sistemi dışına çıkma eğilimi göstermesi aynı zamanda düşman tanımının ve doktrinin de değişmekte olduğunu gösteriyordu.
Sonuç
Soruşturma sonuçlanmadığı için gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin emrini kimin verdiği hala netlik kazanmış değil. Ama, CIA’nın cinayetin veliaht prense uzanmasını arzu ettiği telaşlı açıklamalarından anlaşılıyor. Pek çok medya organı da aynı temenni içerisinde yayın yapıyor.
Cinayet emrini kim vermiş olursa olsun, Suudi Krallığı’nın 110 milyar dolarlık silah satışından cayma niyetinin ortaya çıkması, Ağustos ayında ARAMCO hisselerinin özelleştirilmesinden vazgeçilmesi [3]dolayısıyla büyük kâr beklentisi içinde bulunan Bank of America, Goldman Sachs ve CitiGroup gibi meşhur finans kurumlarının milyarlarca dolarlık gelir mahrumiyeti ve nihayet ABD’nin önlemeye çalıştığı Çin İpek Yolu ve Kuşağı Projesi’ne Suudi Arabistan’ın 16 milyar dolarlık yatırım anlaşması yaparak projeye katkı sağlaması[4] dolayısıyla ABD-Suud ilişkileri gerilmiş halde bulunuyor.
Cemal Kaşıkçı cinayeti, Suudi Arabistan’ı yola getirmek (!) için ABD’nin eline büyük bir koz vermiş durumda. Trump yönetimi ya veliaht prensi ABD menfaatlerine hizmet etmesi için ikna edecek, yada bu hizmeti görmeye talip bir başka prensi veliaht yapmaya çalışacak.
Görelim ne olacak..
Dipnotlar
[1] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-46276338
[2] https://www.cnbc.com/2018/11/14/countries-interested-in-buying-russian-missile-system-despite-us-sanction-threats.html
[3] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45279055
[4] https://www.dunyabulteni.net/asya/cin-in-daveti-sonrasi-s-arabistan-dan-pakistan-a-h430196.html
*Bu yazı 22 Ekim 2018 tarihinden SDE.org sitesinde yayınlanmıştır.